Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

AŞK-I MUHABBET!

Muhabbetin insanı taşıdığı yer yokluk deryası. Varlıkla muhabbet yolunda seyri sefer olunmaz.
Zan ile karın doyuran aç yatar. Zannederek yol yürünmez. Muhabbet gülün kokusu gibidir. Hem beynini, hem aklını, hem bütün duyu organlarının tüketmesi gerekir, emmesi gerekir, yoksa plastik çiçeği koklamaya benzer. Akşama kadar kokla, ne alacaksın. Muhabbet öyle değil, Muhabbet için koklamaya gerek yok. O koku gelip bulur seni zaten. Kalpten kalbe bir yol vardır görünmez. Nasıl bir yoldur, asfaltlı mı acaba? İşte o benlik dediğimiz şeyi ortadan kaldıracak şey, tek güç, tek kuvvet “Aşk-ı Muhabbet”dir. Aşk olmaksızın, muhabbet olmaksızın ben demekten insan vazgeçmez. İnsanı ben demekten vazgeçirecek tek güç aşktır.
Aşk insanı “ben” demekten vazgeçirir  “sen” demeyi öğretir.
”Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl”

Cenabı hak, bütün kâinatı, mükevvenatı, Cenabı Risalet Penah efendimize olan muhabbeti sebebiyle halk eyledi. Her birimizin varlık sebebi O’nun muhabbetidir. Aslında ihtiyacımız olan tek şey bu. Muhabbete erebilmek. O’na vasıl olabilmek. O’na vasıl olmadıkça yoz kalırız. O’na vasıl olmadıkça da hep aç kalırız. Gönlümüz aç, gözümüz aç, aklımız aç, kalbimiz aç, her tarafımız, her yerimiz aç.
Bir delikanlı bir kızcağıza muhabbet duysa gider onun camının önünde bekler, ne için beklediğini o da bilmez ama ona o yakınlığı hissettirir, belki görürüm diye düşündüğü için gece gündüz, açlık tokluk bilmez bekler. Belki gölge görürüm diye bekler o bile mutlu eder âşık olan insanı.

“Muhabbetin aslı odur ki, insanı muhabbet ettiği karşısında bekletsin.”

Her an hazır olmalı, ah ! beni şimdi çağıracak yârim diye. Ah ! şimdi kapı çalacak diye. Hayat o zaman güzel, lezzetli, tatlı, yük olmaz sırtına. Aşığa Bağdat sorulmaz.
Ahiret hayatı çok uzak gibi görünüyor, cennet çok uzak gibi gözüküyor, dünya hayatı eldeki kuş, ya tutarım ya tutamam. Aman bari diyor elimdeki kaçmasın. Ne var elinde? Hiçbir şey.
Dünküler ne ise, bugünkülerde o. Dünkünden ne saklayabildin ki bugünkünden saklayabileceksin. Kaldı mı bir şey? Var mı?
Bu dünya hayatı bitip tükenici olduğuna göre bu dünya hayatına ait taleplerimizi ne kadar yok saysak ötelesek fark etmez, bitici bir dünya! Gayemiz bu dünya hayatı değil! Bu dünyaya geliş amacımızda, Peygamberimize, Rabbuteala’nın muhabbeti ve ona verdiği şefaatin icrası var!
Ne demek?
Şefaat yetkisinin icrası için dünya hayatına ihtiyaç var. Bu dünya hayatı, Hz. Peygamber efendimizin şefaatini bulabilmemiz adına bize verilen bir hediye! Hediye alan bir insanın duyması gereken sevinci duyacağımız yerde, her günümüz her anımız ızdırap!
Bu dünya hayatında olduğumuzdan dolayı, mutluluk olarak düşündüğümüz veya algıladığımız şeylerin eğer mutluluğu hakikat olsaydı bitmezdi! Bu dünya hayatındaki tüm mutluluk veren şeyler tükenicidir, geçicidir. Asla sabit kalmaz! Ömür dediğimiz şeyin bizi mutlu edebilmesinin sebebi nedir biliyor musun? Veya bizim vazgeçemememizin sebebi , “her günün farklı oluşu, yarının umudu!”
Yarın diye bir şey yok! Belki bile diyemesin gelmedikten sonra! Ta ki akşam grup vakti olur, akşam dönmeye başladığında yarın diyebilirsin belki, güneş tepedeyken yarının hesabı yapılır mı? Yapılmaz! Yapamazsın! Yapsan da boş hayalden ibarettir ancak.
Dünde gitti yakalayamadık! Bağladık ipin ucuna amma koparttı bağını gitti.
Bu gün! Bir bardak su boğazından gidinceye kadar, çukulata yemek gibi..tadı ağzında kaldığı kadar lezzetli,sonrası ancak hayal.
Mutlu olmayalım mı? O halde ne yapacağız! Limitleri asgaride tutarak, bize tayin edilen ömrü yaşamaya bakacağız, vaktimizi gözeteceğiz! “Razı” olacağız! O kadar. Mutluluk bu. Karşılaştığın herhangi bir şeyle alakalı, ondan mutluluk duyduğunu ifade ediyorsan ve samimiysen mutlusun. Andaki mutluluk.

“O her şeyde var, hiçbir şey onda yok!”

Allah her şeyde var ama hiç bir şey onda yok!
Eğer bunu bu şekilde düşünürsen ve bu şekilde inanıp kulluğunu bu doğrultuda icra edersen, onunla bakarsın, onunla görürsün, onunla yürürsün, onunla yersin, onunla uyursun, onunla kalkarsın ve her yaptığın O’nunla olur! Onunla olan hiçbir şey kötü, çirkin, rahatsızlık verici olmaz. 

Onunla olan her şeyde bereket vardır!
Onunla olan her şeyde güzellik vardır!
Onunla olan her şey bir ilaçtır aslında!
Bütün Esmaullahı yaşarsın. Nasıl peki?

Tek bir şekilde. Onun her an seninle olduğunu bilip, onun kulluğunda ancak onun izin verdiğince hareket ettiğini düşünerek!
Yani “BEN” ini çıkartırsın aradan! “O” kalır! 
O' her şeye kâfidir vesselam.

Salih İslamboli(İstanbuli)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder