Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

KİMSİN SEN?

Dinle neyden kim hikâyet etmede
Ayrılıklardan şikâyet etmede
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri
Âhım’dan herkes inlemede.(Mesnevi-H.z Mevlana)

Sazlıklarda saz idi, usta eline geçti yaktılar, deştiler, işlediler, ney ettiler. Sazlıktayken rüzgârın sesiyle ses verirdi.
İşlendikten sonra nefesle ses vermeye başladı.
“İNSAN DEDİĞİN ŞEY, CENAB-I HAKKIN KENDİ İLMİNİ İŞLEYİŞİDİR.”
Neyle ? CENABI HAKKIN kendi yed-i kudretiyle. Bizzat elimle şekillendirdim diyor Allah (c.c). Kendi elimle şekillendirdim. Kendi emrimden ruhumdan ruh verdim diyor. O halde insanın şerefini bil, Ahsen-i takvim, Eşref-i mahlûk kıymetini bil de konuşurken öyle konuş, isterken öyle iste “vallahi dağa işaret ettiğimde dağ gelmeye mahkûm idi”. Sende o yükü taşı sırtında, sende işaret et gelmese insan değilsin. Mümkün mü? Cenabı Hakkın şerefli kılıp kendi yed-i kudretiyle yaratmış olduğu ve her yarattığını emrine musahhar ,amade kıldığı insanoğlu kendini yaratana müracaat etsinde sözü boş dönsün. Mümkün değil, olamaz!
Ne zaman olur. İzzetten düştüğünde olur. Şereften düştüğünde olur. Öyle ya kapının dışına atmışken kendini orda konuşup içerde gibi davranmaya ne hakkın var!
Yaratılış hükmünün gereği Cenabı Hak seni “Ahd” eyledi. En mükemmel şekilde yarattı. O yaratılış halinle beraber kendine kul eyledi. Kulluk bizim şerefimizdir.
Hani bir asker kıymetli bir iş görürde madalya verirler. Ölene kadar taşır madalyayı da ben öyle kahramanlık yaptım, iş gördüm diye..
Allah c.c kendi nuruyla nurlandırdı seni, şerefli olarak halk eyledi seni, insanlık izzetini üzerine giydirdi, neden bırakıyorsun bunu. Neden sahip çıkmıyorsun? Sen kimsin? Bir sor? Aynaya baktığın zaman kendi kendine bir sor, kimsin diye bakalım gördüğün ,ne cevap verecek..!
Cevap vermesi gerekir. Sana konuşması gerekir. Yok ‘o “ben”im diyorsan eğer, kendine cevap ver, emin olasın, imanın tazelensin..
Kimsin SEN!? Benim diyorsan eğer kendine söyle kimsin sen!
Ben “Abd”ım de!
Ben Allahın kuluyum de!
Korkma Cenabı Hak seni mahrum bırakmaz. Sen daha kapında beslediğin kedinin hesabını yaparken Allah (c.c) h.z kulunu mahrum bırakır mı hiç?
Asla.
Lakin biz hiçbir şey vermeden her şeyi alalım istiyoruz. Hiçbir şey olmadan her şey bizim olsun istiyoruz. Severken bile sevdiğimizi söylemeden abur cubur davranıyoruz da herkesin bizi sevmesini istiyoruz.
Sanki dünya bizim etrafımızda dönüyormuşçasına. Hayır! Dünya güneşin etrafında dönüyor!
Sen hiçsin.
Güneşin etrafında dönebildiğin kadar aydınlıksın!
Güneşin etrafında dönebildiğin kadar sıcaksın!
Güneşin etrafında dönebildiğin kadar kıymetlisin!
O halde itiraz etme. ! İzzetini düşürme. Şerefini düşürme. Allaha kulluktan geri kalma. Seni yaratan sana bu vazifeyi yükledi. Eğer kul olmak gerekiyorsa senden onu isteyen Allah!
İtiraz etme.
Teslim ol!
Benim Efendim, Nazım Kıbrisi H.z dedi ki, “Bir sel akarken o selin önüne bent kurulmaz.”
İşte bu hayat seli akarken insanlar nefisleriyle bent kuruyorlar! Her gün yıkılıyor, her gün yeniden kuruluyorlar..Yecüc Mecücü hatırla! Her gün yıkmaya uğraşırlar, ertesi gün tekrar uğraşırlar, kurarlar.
AL SANA ZÜLKARNEYN SEDDİ!
AL SANA YECÜC MECÜC!
Tek bir noksanları vardı, eğer unutmayıp yarın “İNŞALLAH” deseler, bitecek!
Her işimiz yarım kalıyor.
Çünkü biz Cenabı Hakka kulluğumuzu gereğince ifa edemiyoruz.
“HER BECERDİĞİMİZİ KENDİMİZDEN HER KAYBETTİĞİMİZİ ALLAHTAN BİLİYORUZ” ! Vesselam.

TESLİMİYET!


Şu “an” ne var elinde!
Var mı değiştirme şansın?
Asla! Asla müdahale şansın olmayanla savaşamazsın. Neyle savaşıyorsun?
Gayemiz, geçen zamanda yerimiz neresi onu tespit etmek..

İnsan, sınırlı olan vaktine, terk edip gideceği, bırakıp gideceği her şeyi sığdırmak derdinde..Bir dakika sonrasında var olmak bizim için meçhuldür! O halde şikâyet neden?
İlk şikâyet eden şeytandır. Her şikâyetimiz şeytanın işini görmek demek!

Tevafuk odur ki Allahın kula nasip ettiğini, kul rıza ile karşılasın! Razı olmak demek , Allah tan razı olmak demek..

Bir meyveli ağaç düşünki; ilkbahar geldiğinde çiçek açmamakla dirensin! Sonbahar geldiğine yapraklarını dökmemekle dirensin, meyvesini koparmak isteyene dirensin! Ne kadar garip olur değil mi? İşte insanın varlığı böyle bir şey!

“İnsan aklı geçmişe hükmeder! Geleceğe asla hükmedemez”!

Ve herkesin senin adına söylediği şey geçmiş ile alakalıdır. Neyin kavgasını vereceğiz o zaman? Razı ol!

Deki, ALLAH BÖYLE İSTEDİ!

Al sana mutluluğun hapı! Bir tane alıyorsun yetiyor. Nedir? Allah böyle istedi! Kimseye kabahat yok, tek bir şey kalıyor geriye, tek bir şey; Allahın an be an senin için istediklerinden tercihini hangisinde kullanacaksın! Çünkü Cenabı Hak, nefsi ve şeytanı, fıtratı ve hevayı ve dünyayı yarattı ve bunların her birisinden insanın önüne birer seçenek koydu!
Karşısında da ruh ve ahret hayatını vaat etti. Ruh da bizim için bir vaattir. Çünkü Ruh temizdir, nezihtir, ruh sıkıntı görmez, ruh yanmaz, nur yanar mı hiç! Ruh yanar mı hiç! O halde yakmak ile olan tehdit bizim ruhumuzla alakalı değil, kimliğimizle alakalı!
Cehennem tehdidi, bizim ruhumuz ile alakalı değil. Ruh pürü pak, saf, nur, o halde bizim ruhumuz sıkılıyorsa nefsimizin presi yüzünden sıkılıyor, nefsimizin bize yaptığı zulüm yüzünden ruhumuz sıkılıyor. Ruh hastası? Ne ruh hastası! Var mı öyle bir hastalık? Ruh hasta olur mu? Olmaz!

Böylesi bir bedene can veren Allahın kuvvetiyle, lütfü keremiyle ruh hiç hasta olur mu?
Ruh ne olur biliyor musun? Nefsin üzerinde kurduğu baskıdan dolayı büzüşür, vücudun içerisinde kendini emin hissedeceği yere..Kimi insan uykuya çok düşkünleşir o bunalımlı anlarında! Uyur. Her taraf kırık dökük, uyuyor, neden uyuyor çünkü ruh bedenin içerisinde sükûnet bulacağı bir yer arıyor kendine! Çünkü ruhun hükmü vücuda!

Ne kadar uzatsak söyleyeceğimiz söz aynıdır, “kulun Allahın takdiriyle kavgasında, Allah mutlak galiptir”! Kulun Allahın yarattığıyla kavgasında Allah ın takdiri mutlak galiptir! Başka türlüsünün ihtimali olamaz. O halde verilen her kavga yenilmeye mahkûm!

Nasıl kurtulacağız bu halimizden, kavga etmekten vazgeçeceğiz önce. Ve söyleyeceğimiz en doğru söz; “ALLAH EN DOĞRUSUNU BİLİR!”
İş olduktan sonra söylenecek söz; “ALLAH BÖYLE İSTEDİ!”

İş oluncaya kadar, seçeneğinin ne olduğuna dikkat et. Nefsin mi? Fıtratın mı? heva ve heveslerin mi? Şeytan mı? Seni o seçeneğe götüren güç hangisi. Dört seçeneğin yanında bir seçenek daha var ayrı duruyor onlardan. Razı olunmuş seçenek! “Allahın istediği”! O doğru olan!
Bazen tercihlerimizden dolayı, yanlış yaptığımız vehmine kapılırız. Doğru olduğuna emin olduğumuz halde yaptığımız, Allahın emirlerine uygun olup, görüp kabullendiğimiz halde ondan zarar gördüğümüzü iddia ederiz bazen, o tercihten, seçimden dolayı! O yüzden Cenabı Hak diyor ki, “insan ne kadar acelecidir, cahildir..”
Yani hak olan asla, kula zarar vermeyecek şekildedir. Kul kendi önceliklerini Allah (cc) önceliklerinden önce gördüğü için, baktığı yerden gördüğü manzara ona farklı gözükür. Ve o tercihinden dolayı zarar gördüğünü zanneder aklınca! Ama hayatın bütünlüğüne baktığınızda, hayatın, zamanın dilimleri tükenmeden, vuku bulacak hadiseyi bilemediğinden dolayı sabırsız ve cahilce davranır insan!
Bir annenin, bir babanın çocuklarıyla ilgili olan muamelesinde, çocuğunun yirmi beş yaşındaki, otuz yaşındaki, elli yaşındaki ruh halini kestiremediğinden dolayı, kendince doğru olduğunu sandığı şeyi yapar! Hâlbuki sınırlar daha insan yaratıldığı anda çizilmiş. Allah(c.c) çizmiş sınırları.

“ Bozmaya çalıştığın her çizikte kendini bozuyorsun!”
 Evladını bozuyorsun, aileni bozuyorsun, etrafını bozuyorsun. Daha ötesi insanlığı bozuyorsun. Çünkü Cenabı Hak daha İlm-i Ezelisinde kullarının ne yapmaları gerektiğini, yaratırken bildirdi. O halde neyi bulacağız ki yeni, bize saadet versin. Yeni bir şey yok ki!?
Direnmemeli!
Teslim olmalı!
Allahın takdirine teslim olmalı! Kim teslim oldu, selamete erdi, kimdir selam yurdunun insanları, “teslim olanlar, birbirlerine hakkı hatırlatanlar, birbirlerini gördüklerinde Allahın (c.c) selamını saklamayanlar!”
Bizde, hangisi var!?

aynanın derinliği





 http://aynaninderinligi.blogspot.com

HER İNSAN, AYNADA KENDİNİ GÖRÜR.BİLMEZKİ AYNADA GÖRDÜKLERİ GÖRMEDİKLERİNİN YANINDA HİÇ BİRŞEYDİR.İŞTE ONUN İÇİN AYNANIN DERİNLİĞİ;NE KADAR GÖREBİLİYORSAN OSUN SEN:) BİR DÜŞÜN HELE...



TAÇ MARİFET TACIDIR SANMA GAYRI TAÇ OLA;
TAKLİD İLE TOK OLAN HAKİKATTE AC OLA.

Aşk hakkında ne söylenirse o dur söyleyeceğimiz, aşk a tarif olmaz efendim her gönülde ayrı bir ateş yakar!

Günümüzün Molla Kasım'larına ithaf olmak üzere bu sayfayı açma gereği duydum. Aşk'tan bi haber olan akıl fukaralarının itiraz ve reddiyelerine reddiye olsun deyu bir ümid kapısı olur ümidindeyim vesselam.

www.facebook.com/#!/pages/Molla-Kasim/271746972911892
Bismillahirrahmanirrahim,
Gerek yahudiler ve gerekse hristiyanlar müslüman dünyasıyla ahir zaman olduğu hakkında hem fikir oldukları halde ve gelecek olan bir şahsı bekledikleri halde neden böyle bilinmez anlaşılmaz bir çekişmenin ve düşmanlığın içerisindedir ?

Hristiyan dünyası mesih, yahudiler meşayah, müslüman dünyası mehdi derken acaba farklı bir kimliktenmi bahsediyorlar ? Hayır belki müslümanl...arı diğerlerinden ayıran tek özellik Mehdi a.s ın İsa a.s dan ayrı olarak zuhur edeceği ve İsa a.s ın gelişine zemin hazırlıyacağıdır.
Ohalde bu çekişmelerin, kavgaların sebebi nedir? Gelecek olan şahısla ilgili isim farklılıkları dahi yok, lehçesel ve dil farklılıklarından doğan farklılık var gibi görünsede şahıs aynı.Burada göz önüne alınması gereken tek şey islamın hadislerle ve kuran ayetlerinin te'vili ve izahı içerisinde İsa a.s yeryüzüne tekrar gelişi ve Mehdi aleyhisselamın bu gelişi hazırlıyacağıdır.O halde siyonizm ve evangelistler ve diğerleri islama neden düşmanlık besliyerek yok sayma gayretlerindeler ? 
Bu meseleyi ancak tarihin akışında yaşananlarla anlamak mümkündür. İsa a.s ın ilk gelişinde o nu reddeden zihniyet ne gerekçelerle o nu kendilerince ölüme yolladıysa, hz muhammed s.a.v geldiğinde o nun geleceğinden haberdar oldukları halde geldiğinde hangi gerekçelerle reddetme yolunu seçtilerse günümüzdede aynı sebeblerle bu olanlar yaşanıyor.
Akıl sahipleri ve gerçekten iman yolunu seçerek tercihlerini hak ve hakikatten yana yapanlar için doğru değişmez.
Biz diyoruzki düşmanlık yerine bekleyip gerçeği görmek ve en azından olacak olan neyse, o hakikatin zuhurunda o nun göstereceği yolda yürümek aklın işidir. Düşmanlığın ve kin duymanın her dinde yasak olduğunu bilerek insanlığa zulüm ancak şeytanın işidir.

İslamboli

beklenen gelir, bekleyen bulur


Bizler Müslümanlarız elhamdülillah, bizim ufkumuz elle çizilmiş sınırlara mahkûm edilemez. Yaratan ALLAH C.C a nihayetsiz hamd u senalar olsun ki bizleri, varlığını ALLAH IN dinine adamış bir milletin evlatları kıldı. Bizler sahte ideolojilerin, şeytani planların, ALLAH C.C un emrinin hilafına yapılmış, hazırlanmış nizamların esiri olmayı reddederek tarihin sahifelerine bin yıllık hakikati kazıyanlarız. Bizler ufka bakmayı sadece gidenler için değil, gelenler içinde bilip bekleyenleriz. 
Bizler Müslümanlarız, ahir zamanın müjdelenmişleriyiz bizler. Dünyada bugün olanlar, zannetmeyiniz ki İslam ülkelerinde olanlarla bitecek. Hayır! Asla öyle değil, bekleyiniz ve görünüz. Eğer bize bildirilenleri anlatmaya izin olsaydı dünyadaki bütün insanlar pişmanlık ve şaşkınlıklarından, Yusuf aleyhisselamı gördüklerinde parmaklarını doğrayan kadınlar gibi kendi kendilerini kesip doğrarlardı.
İslamboli
DAHA RESULULLAH S.A.V DOĞMADAN MEKKE VE MEDİNEYE GELEREK BİR PEYGAMBERİN ORADA DOĞACAĞINI KİTAPLARINDA BULUP BEKLEYEN YAHUDİ ÂLİMLERİ ŞİMDİ BAŞLARINA GELECEKLERDEN HABERSİZMİ SANIYORSUNUZ?
ONLAR KENDİLERİNCE BİR BEKLEYİŞİN KORKUSUNU YAŞARKEN BİZ İMAN SAHİPLERİ NEDEN HEYECANSIZ VE GÜÇSÜZ BİR HALDEYİZ?
İslamboli

Ni’mel Etrak

Hz. Ali ye sahabeden biri muharebe esnasında bu fitne içinde işin sonu ne olacak diye sorar.
O da, din kıyamete ka­dar bakidir der. Bir müddet başını önüne eğer öylece kal­ır, etrafındakiler
uyudu zanneder, sonra Hz.Ali başı­nı kaldırıp 3 defa Ni’mel Etrak, Ni’mel Etrak, Ni’mel Etrak, Güzel Türkler, Güzel Türkler, Güzel Türkler der. Sonra, Din Türkler elinde kalacak, Türkler ile yücelecek ve kıyamete kadar baki kalacak der.!