Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

kanaat ne güzel nimettir!


Ey gönlüm! Neyi hakkettiğini sen iyi bilirsin, o halde neden hep hakketmediklerinin peşinde koşarsın. Vah sana, eyvah sana, kanaat ne güzel nimettir bilene.

İslamboli

aşk karşılık beklememektir!

Sevmek, sevilmek kadar yürek ister, sevmeye ne kadar istidadın var bir bak bakalım kendine, ondan sonra sevilmeyi bekle. Aşk karşılık beklememektir, vuslat başka aşk başka.

İslamboli

ALLAH İÇİN!

SEBEBLERE DAYALI DOSTLUKLAR, SEBEB ORTADAN KALKINCA TÜKENİR.
ALLAH İÇİN DOSTLUKTA İSE SEBEB DOSTUN KENDİSİDİR.


İslamboli

haset!

HASET, İNSANIN KALBİNİ KEMİREN KURT GİBİDİR, KEMİRDİKÇE KALBİN HACMİ KÜÇÜLÜR DARALIR VE SONRASINDA İÇİNDE KENDİNDEN BAŞKA BİRŞEY BIRAKMAZ.

İslamboli

Kûn dedi ALLAH ve oldu herşey!


Ey!

TAHT İLE MİSAL OLUR MU SALTANAT, KİŞİYİ SULTAN EDEN BAHTIDIR!

Ey, çul çaput ile, üç beş kuruş servet, boy pos, güzellik ve daha pek çok zail olması muhakkak olan şeylerle kendinde bir hususiyet, üstünlük var zanneden ahmak!!! 

Bir değil bin sarayın olsa her birine ayrı bir taht kurdursan, her gününde ayrı bir elbise sırmalı kaftanlar giysen, harcasan servetleri, etrafına hizmetkârlar doldursan, ba ...şına bir değil bin taç kondursan seni sultan yapmaz hiç biri. 
Hâşâ minel huzur eşeğe altın semer de koysan eşek eşektir. 

Sultan lık bahttadır taç da değildir.
Hele bir de iş maneviyatın sultanlığına gelince senin o gösteriş merakın beş para etmez a cahil.
Sağdan soldan işittiğin üç beş kelime ile etrafına toplanmış bir kısmı ihsana muhtaç, bir kısmı şahsiyete muhtaç, bir kısmı ise saflığın acziyetinden türemiş insanların şakşakası seni aldatmasın.


Kişiyi sultan eden tahtı değil bahtıdır, bu sırrı anlarsan eğer baht sahiplerinin haline akıl erdirebilir, yalandan taht kurma sevdasından belki vaz geçersinde akıbetin hayır olur.
Haset, insanı, ateşin odunu tükettiği gibi tüketir dedi, o bahtı güzel, tahtı iki âleme kurulmuş MUHAMMED s.a.v. Gel sende O' nun tahtının etrafında ol, kendine taht kurma sevdasından vaz geç ki kıymetli olasın.


İblisin işi kendi kibrini âdemoğluna giydirmektir! Böylece RABBİN huzurunda aldığı izinle kandırırım dediklerini yoldan çıkartıp enaniyet elbisesiyle kirletmektir. Sıyrıl varlık elbisesinden ve mahvet benliğini, işte o zaman sultanların yolunda yürüyebilirsin, onların yolunda yürüyenler o tahtın aşinalarıdır ve sen aşina olduğunda aslında senin o sultanlara aşina olduğunu görürsün. 

Bu söylediklerim sakın öfkelendirmesin seni, zira öfke şeytandandır. Düşün ve tefekkür et, bak bakalım bu söylenenler sende varmı? Yoksa zaten senin için değil, amma varsa eğer ve rahatsız olduysan eyvah!
Belki daha yazılacak pek çok şey var,lakin bunu anladıysan ve tahlil edebiliyorsan yeterde artar bile,her söylediğimiz kendi nefsimize ibrettir vesselam…


İslamboli.

Batın daki hallerin hasedi zahirdekine nisbeten çok daha ağırdır, insanlar batındaki hale akıl erdiremediklerinden hasetlerini zahire taşırlar ve muamelatlarında çirkinleşerek hem kendilerine hemde etraflarına zarar verirler. 
Zahirdeki herşeyi insan aklıyla ve duygularıyla belki seçip yönlendirebilir lakin batıni olana ne el ne de dil değmediğinden müdahale imkanı ancak daha yüksek olan gönül ve ruhani kuvvetle mümkündür.
Zanlar ve kendince kanaatler insanın ruhaniyetini o hased edilen kişinin ruhani kuvvetinde daha da zayıflatır ve küçültür. Sonrasında oluşan her müdahale yusufun kuyusu misali düşeni içerisinde yaşamaya mahkum eder.

İslamboli

*batındaki hallerini zahire yansıttıklarında, hala batında kalan nedir?

-Mana aleminde kişiye biçilen elbiseden herkes haberdar olabilseydi zahirde de mana alemindeki gibi yaşardı insanlar, halbuki dışardan bakıldığında çok farklı hatta acaip gibi görülen pek çok şeyin hakikati ancak erbabınca bilinir. Kimi zaman dışardan bakıldığında insanda görülenler manayı saklamak için olabilir, kimi zamanda bir hizmetin icrasıdır lakin zahirde görünen farklıdır hatta belki o işi gören bile farkında olmayabilir. 
Hased ise nefsin zorlamasıyla ve aklın zayıf düşmesiyle hasıl olur ki kişinin olan işi hayra yorması ve muhatabının liyakat ve kudretini ölçmeksizin kabullenmesi gerekir.(İslamboli)

Ben deme ! 
Sonra sorarlar sen kimsin diye ? 
Tanıyormusun seni ki ben diyesin ?
Ne anlatabilirsin kendin hakkında, hep geçmiş şeyler. Geçmiş, gitmiştir a canım, varsa elinde bir şey geçmişe ait göster bakalım. AH dan başka, eyvah dan başka ne var geçmişte ! 
YARIN dediğin ise varlığı yokluğu meçhul olandır, sen an'a bak, bu an ne haldesin, bulunduğun hal seni bir an sonraya nasıl taşıyor, hayalinle amelin de...nkse birbirine ve bu denklikte abd olabilmişsen, rıza denilen şey sende tevafuk etmişse kıymetlidir o an'ın işte.
Ey benliğin kuyusuna düşmüş zavallı !
 O kuyudan seni çıkartacak olana sesini duyurmaya bak yoksa işin zor, Yusufa uzanan ipe talip ol, Ebu cehil kendi kazdığı kuyuya düştüde ne kadar ip uzattılarsa çıkaramadılar, ta ki o mubarek, kutlu el uzanıncaya kadar !! 
İşte kendi kazdığın kuyuya düşmeyesin dikkat et,
 yoksa sesini duyurabileceğin,
 seni o kuyudan çekip çıkartacak bir el bulmak zordur.
Benliğin kuyusu her ben dedikçe daha da derine çeker seni, 
gel sen kulluğun kimliğiyle isimlendir kendinide
 abd'ım de, kul'um de, 
vesselam.
 
İslamboli

GÜNEŞ DOĞACAK!


Her yolun tabelasında Mehdi (a.s) görünüyor. İçinde bulunduğumuz dönem Herc-ü Merc(dağınıklık, karmakarışık) dönemi diye tabir edilen (Peygamber Efendimizin söylediği) dönem. Hakk’ın batıldan ayrılmasına vesile olduğu bir dönem şimdi. Sulh’a götürüyor. Her kavganın her savaşın bir nihayeti vardır. İnsanlık âlemi ruhuyla kavga ettiği, kendiyle, imanıyla, hakkıyla, ilmiyle kavga ettiği dönem. Şimdiye kadar her kavgasında görünen oydu ki şeytanın taraftarları kazandılar, şeytana mühlet verildi. Kimse bu mühleti düşünmedi!
Verilen mühlet bu dünya hayatıyla alakalı. İnsanlar bunu hiç düşünmediler. Akletmediler. Bu mühlet nedir düşünmediler. Şeytana verilen mühletin sonuna geldi. Eteğindeki taşları döktü şeytan. Kan döktürdü, kadın erkek. Her türlü pisliği insanların önüne koyarak işini gördü. Bütün silahlarını kullandı.
“İmanla küfür bizatihi karşı karşıya kaldı artık”..Neticede galip olan Allah tır!
Her hikâye bir hayalin neticesinde kaybolur. Her hikâye bir hakikatin aynasında yer bulur. O aynada kendine yer bulabilirsen, o halde varsın sen. Olmayan şey aynada görünmez. İçinde bulunduğumuz zaman, (hamd olsun) biz bu zamandayız. Peygamber efendimizin sözü ” Beni görmeden seven , sadece, dinledikleriyle seven, onlar benim kardeşlerim”..Ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa bunun zevkini yazmayla bitiremezsin. Habibullah s.a.v bize kardeşim dedi! Elhamdülillah! İster kabul et, ister uzak dur! Keyfin bilir.
İslam bir hayat biçimidir. İslam’ı şeytanlarının dilemesi ve tertibiyle bozmak isteyenler, islamın bütünü içerisinden seçtikleri bir noktayı bir meseleyi başka yerlere çekiyorlar fitne ve fesat çıkartıyorlar,halbuki CENAB I HAK C.C diyor ki “Biz sizi kabile kabile yarattık, birlikte görüşüp karışasınız diye”..
Yer ve gök insanlardan intikamını alıyor! Bu gaybı bilmek değildir.
Peygamberimizden gelen hadisleri doğru ifade etmek, anlamak gerekir!
Bir şeyin gövdesi kendini gösterir. Gövdesi olmayanın gölgesi olmaz!
Şimdi vakit daraldı, yağmur taşıyan rüzgârların serinliği geldi.
Meteoroloji diyor ki, Mehdi (a.s) geliyor. Davut (a.s) kılıcına o yazıyı yazanlar bilim kurgu olsun diye mi yazdılar. Mehdi (a.s) yanındakiler kimlerdir? diye soruldu “ Onun gelişinin heyecanıyla, ona yol açan, iz yapandır,O nu hayır ve ümitle bekleyenlerdir” dediler.. Allah C.C bizi, Mehdi. (a.s) kavuştursun, asker eylesin. Âmin.
“Hakkı hak bildiği halde, batıldan tarafa olandan daha zalim kim vardır?
Dünya sancı çekiyor, doğum vaktidir. Güneş doğacak, doğdu çok az kaldı! Bekleyen bulur.
Cenab-ı Hak bizi o kutlu zata ve zamana hayırlar ve hayırlılarla yetiştirsin.
Amin bi hürmeti Habib vel Evliya-i vel mürselin.

İslamboli


İDRAK!


Zaman sonradan yaratılan bir şey değil. Zaman zaten olan bir şeydir. İnsanlar zamanın varlığında “var” oluyorlar. İdrak ettikleri kadar o zamanın varlığını anlayabiliyorlar. Yaşlanan biz olduğumuza göre, zaman’ın yaşlanması mümkün olmadığına göre, zaman içerisinde ki seyr-ü alem ancak “idrak” ile mümkün.

Ve zamanın potasına düşmüş her şey, zamanın akışıyla yaşlanmaya mahkûm. Dolayısıyla zamandan bahsetmek çok kolay bir şey değil. Çünkü, neyi ne kadar idrak etmenize bağlı her şey. Hani bu odanın içerisinde var olan her şeyi bir insanın görmesi, tespit etmesi mümkün değil. Ancak araması ve bulması icap eder. 

İşte varlığın “KÜNHÜNDE” yani hükümlülüğünde her insan idrak ettiği kadar bilebiliyor her şeyi. Hani hayal denilen şey var ya! HAYAL DENİLEN ŞEY İDRAK KAPISIDIR!

Kişi idrak kapısını araladıkça veya onda yürüdükçe, ondan geçtikçe, hayal dünyasında bir şeylerin farkına varır!
Hayal dediğimiz şey boş bir şey değildir ki, Cenabı Hak, “hiçbir şey yoktur ki kulumun aklına gelmeden ben onu yaratmış olmayayım” diyor, ALLAH’ın (c.c) yaratması kulun dileğinden öncedir.
O halde sizin, bizim, hayal dediğimiz her şey aslında hakikat olandır. Lakin biz onu görüp tespit edemediğimiz için varlığıyla yokluğundan haberdar değiliz ve hayal zannediyoruz. Ancak bir şeyin hayal edilebilmesi için bir mesnedinin olması icap eder. Mesnedi olmayan hiçbir şey hayal edilemez. Hiçbir akıl hiçbir ilim olmayan bir şeyi tespit edemez. 

Her icat edilen şey, bir “var” ın üzerine icat edilir. Buradaki icat demek, havaya bina kurmak demek değildir. Çünkü icadın sahibi Allah (c.c)tır!
 
İnsan sadece icat olunanın üstünde iştigal eder. Kendi aklının yettiğince, var olanı tespit ettikçe ondaki farklılıkları anlamaya başlar. Dolayısıyla akıl daha önceden var olana alışık olmadığı için her gördüğü yeniyi ben buldum keşfettim diye zanneder!
 
İDRAK HAKİKATİN AYNASIDIR!
Hakikat muhakkak var olan şeydir. Muhakkak olanın tamamını fehm etmek anlamak mümkün mü? Hayır! Her anlaşılan şey, varlığın ancak bir cüzüne mahsustur, bir parçasına mahsustur. Suya baktığınız zaman tastaki suyu su olarak değerlendirebilirsiniz. Tadına bakarak ondaki lezzetin farklılığından dolayı bir isim ithaf edebilirsiniz ama onun bir okyanustan alındığını bilmedikçe okyanus diye adlandıramazsınız. 
Bu okyanus suyudur!
Ama tastaki suya hiç kimse okyanus suyu demez. Çünkü okyanus bir bütünlüğü ifade eder. Bir damlaya da bunu indirgeyebilirsiniz fark etmez.
Ama okyanus diye adlandırılmamış olması onun okyanus olmaklığına bir halel getirmez!
Yani bir damlada bir bütünü görmek mümkündür. Buda ancak “İDRAK” ile mümkündür.
 
Kişinin gönlünün genişliği aklın ufkunu açar!
 
Akıl çok acizdir. Akıl öyle zayıftır ki, hemencecik reddeder. Mücadeleyi sevmez akıl! NEDEN? Çünkü, hep kendisinin doğru olduğu iddiasındadır da ondan!
Hâlbuki gönül, kalp denilen şey öyle değildir. Kalbin sınırı yoktur! Aklın sınırı bilgisiyle muhkemdir.

GÖNLÜN SINIRI YOKTUR!
Allah (c.c) Hz. LA YEZELDİR! HİÇ BİR SINIRI OLMAYANDIR!
 
Ve ben mümin kulumun kalbine sığarım dediği yerde o mümin kulun kalbine sınır getirmekten kaçınmak gerekir ki CENABI HAK ORDA HAZIR OLSUN!
 
İlmin ulaşabileceği farklı bir nokta artık kalmamıştır. Ne bulurlarsa ne keşif ederlerse etsinler, her keşif ettikleri şey mevcudun, imkanın ibrazıdır. Dolayısıyla eğer hala bir şeyler yeni bulunabiliyorsa bu bizim zamanda geri kalmışlığımızın ifadesidir. 
 
“NEYLE MEŞGULSENİZ ONU İDRAK EDERSİNİZ”!
İdrak için düşünce tarlasını ekmek gerekiyor! O tarlanın başını beklemek onu sulamak bakmak gerekiyor. Sonra yetişen mahsulü yiyerek ondan lezzet almak gerekiyor, nimetlenmek gerekiyor! Böyle bir şey bu!

ALLAH C.C cümlemize Tevfik ve nusret nasib eylesin vesselam.

İslamboli


Ya Rab, kendini birşey sanmaktan ve kendini birşey sananlardan sana sığınırım, kibirden, kinden, 
hasetten, yalan sözden ve yalancılardan sana sığınırım, 
Ya Rab aldatmaktan ve aldanmaktan sana sığınırım, cehaletten, günaha sevkeden her fenalıktan ve fena insanlardan sana sığınırım, unutkanlıktan, yatak hastalıklarından, fitne ve festtan ve bunlara sebeb olacak her şeyden sana sığınırım.
Ya Rab bu mubarek şehrullah hürmetine beni eman dairesine aldığın kullarından eyle.
Ya Rab müminleride öyle yap, lutuf ve kerem sendendir, 
af senin kapındadır, 
âmin yarabbel alemin.
" Ferdun, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus "

İmkanı olan kardeşlerimin bu tesbihatı bol bol yapmalarında  inşaallah çok fazilet ve bereket vardır.
Bütün İslam aleminin mubarek üç ayları ve hassaten Recebi şeriflerini tebrik eder hayırlara vesile olmasını 
CENAB-ı MEVLA mızdan niyaz ederim.
İslamboli
 

YÜREK KEMALDEDİR!

Kişi hak denilen şeye bir kere kendini kaptırırsa eğer, onun derinliğinde kaybolur. İnsanın sağlamken söylediğiyle arazlı söylediği birbirinden çok farklıdır. Allah esirgesin. İnsan o halde söylediğini hak zanneder. O öfke halinde, haset halinde..O halde söylenen her şey şeytana aittir. Allah muhafaza. Öfke şeytandandır!!
Çeşme su akıyor, çeşme zehir akıyor, ikisi de çeşme! İkisinden de akıyor. Akıyor da birinden su, birinden zehir akıyor. Kendi kabahatine çare bulmak için çeşmeyi ve akışını suçluyor. Ben varım, yaşıyorum, Allah yarattı, öyle oldu, böyle oldu gibi bin türlü bahane ile kişi kendi nefsinden kaynaklanan o fenalığa meşrutiyet kazandırıyor. Olmaz. Allahtan utan, sığın, kork! Tövbe! Allahım ben bilemedim de! Bunu her gün söyle. Bu gün ben ne yaptıysam Allahım affet..Tövbe. Konuş, Cenabı Allahla konuş.
Uzak zannediyoruz Allahı kendimizden. Yahu nasıl olabilir. Yaradan yarattığından nasıl uzak olabilir. Secde et! Zevk al!
Allahımız bizim, Rabbimiz bizim!
Esmalarıyla tarif etmiş kendisini, canlandır, hayal kur! Şekil deme! Allah şekilli değil!!
Öyle bir mana kazandır ki o mananın karşısında azametinden secde et!
Allahuekber dediğinde bir düşün ne ifade ediyor.!
Allah!
Herkesin “Allahuekber” dediğinde yere yıkılması gerektir…
Öfke, haset, kıskançlık, gıybet Şeytandandır. Her kim ki bu hasletlerden birine sahipse bilsin ki şeytanın onun üzerinde hükmü var! Bundan kurtulmadıkça ne bu dünya ne ahret hayatında kendisine bir huzur beklemesin…En önemli tesir, Şeytan ve nefsaniyetidir!!
“İYİLİK TOPRAĞA EKİLEN TOHUM GİBİDİR”!
İnsandaki en büyük hayr, hayr tohumunu ekmeyi becerebilmektir! İnsan tabiatı hayra yakın şerre uzaktır.
“HAYR İNSANIN PEŞİNDEN KOŞAR, İNSAN ŞERRİN PEŞİNDEN KOŞAR”!!
Hayr, cenabı hakkın izniyle zuhur bulmak için gayret peşindedir. Şer kendisine mecra bulamadığı için kendi tohumunu yetiştirecek mecra peşindedir!
“BEYNİNLE ANLAMAYA ÇALIŞIRSAN YORULURSUN! KALBİNLE ANLAMAYA ÇALIŞ”!
O zaman rahat edersin. Bir mesele kulaktan beyne giderken aslında kalbe iner.
KALP KABUL EDERSE BEYİN MÜTEALA EDER!
Kalp kabul etmese beyin reddeder. Akıl dediğin şey sadece dış dürtülerle harekete geçen şeylerdir. Başlı başına faaliyet gösteren şey değildir akıl!
Kendi başına asla faaliyet göstermez. Mutlaka bir dış etkene ihtiyaç vardır. Değil mi?
Ya duyacak, ya görecek, ya koklayacak, ya tadacak, ya dokunacak!!
Bunların olmadığı bir ortamda aklın herhangi bir faaliyeti olur mu?
İşte aklı doğru şekilde kullanabilmenin yolu duyu organlarını doğru şekilde hareket ettirebilmektir.!
Gül koklarsan gül düşünürsün!
Tatlı yersen tatlı düşünürsün!
Hoş yere dokunursan hoş görünürsün!
Güzel söylersen güzel düşünürsün!!
Bu kadar birbirinden ayrı ve keskin. Akıl böyle acayip bir şey. Onun için bütün bunların dışında beş duyu organın ve aklın dışında bize hayatiyetimizi hissettiren tek şey kalbimizdir.
Aklın mutlu olduğundan yürek hüzünlenebilir!
Aklın zevk aldığından yürek kederlenebilir!
Akıl cehaletle hareket eder!
Yürek kemaldedir!
Vesselam.

İslamboli




Nefes tektir ve tükeninceye kadar tekrar edilir, işte varlığın zikri bu şekilde tecelli eder.
İnsanlar istedikleri kadar perdelensin veya reddetsin hakikatte hayat zikrin ta kendisidir.
Onun için ruh teslim edilince zikir kesilir demişler. Nefesin tek oluşu her defasında aynı hayatı yaşaması ve hayatın ikrarıdır, hu bölünmez o' tek dir.
 

islamboli
Kaza kaderin dünyadaki tecellisidir.
Ey takdire boyun eğmediğini iddia eden cahil ! Bil ki senin boyun eğmeyişin de takdirin tecellisidir ve sen buna razı olduğun yani nefsinin talebine uyup kendi güç ve aklına güvenerek rabbini unuttuğun için o hal değişmedi. Halbuki ALLAH c.c kulunun rızasını takdirinin tarafında görmek ister isyanında değil. Eğer sen takdire rıza göstermeyi becerebilseydin rabbin senin için takdirini senin ona rızandan dolayı hoş ve güzel bir hale tebdil edecekti.Tedbir takdiri bozmaz, kulun hayırlı amelleri, sadakası, duası ve safiyane rızası Gayretullahı harekete geçirir ve o hoşlanılmayacak hali hoşlanılacak hale tebdil ettirir.
ALLAH C.C daima galip olandır.
İslamboli
DUA
Elhamdülillahi Rabbil Alemin..Ala Seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ve sellim ecmain…
Estağfirullah,estağfirullah,estağfirullah.
El azim, El kerim, Errahim, Ellezi la İlahe İlla Hu, Hayyul Kayyum Etübi İleyk.
İlahi Ya rabbi, Estağfurullah. 
Tövbe ya Rabbi. Estağfirullah.
Yarabbi Tövbe edip tövbesi kabul edilen kulların cümlesine bizi dâhil eyle.
Ya Rabbi pişman olup tövbe eden kullarından eyle. Ya Rabbi bu dünya ve ahret hayatında bizlerin makamımızı mekânımızı abad eyle, mamur eyle Ya Rabbi. 
İlahi yarabbi günahlarımızı affeyle, mağfiret eyle. Ya rabbi yakınlaştırdığın kulların zümresine bizleri de tanış ve dahil eyle.
İlahi Ya rabbi, Habibin hürmetine, Kuranı Kerimin hürmetine, Melaikeyi kiram hürmetine İlahi ya rabbi dostların ,evliyaların hürmetine, ya Rabbi mazlumların hürmetine.
Ya rabbi sana müştak olanların hürmetine, senin müştak olduklarının hürmetine, bizleri affeyle mağfiret eyle, kötü hallerimizi hayra tebdil eyle.
Nefsimizin, şeytanımızın eline bizi oyuncak eyleme ya rabbi, Hevamıza bırakma, dünyaya bel bağlamaya bırakma ya Rabbi.
İlahi ya Rabbi, müşküllerimize, hallu asan nasip eyle, dertlerimize deva nasip eyle. 
Hastalıklarımıza şifa borçlarımıza eda nasip eyle. Dünyada ve ahrette yüzümüzü karartma, kızartma, utandırma bizi ya Rabbi, her türlü utanacağımız halden bizi uzak eyle muhafaza eyle.
İlahi ya Rabbi, sana sığınıyoruz. 
Ya Rabbi Mehdi a.s a kavuşup onunla beraber İsa (a.s)’ ı görüpte tahkiki İman yakini ile huzuruna gelmeyi bizlere nasip eyle, 
ya Rabbi..
Ya Rabbi, her türlü nefsimizin talebinden, şeytanın her türlü fitnesinden , her türlü fitneciden, şerliden sana sığınıyoruz ya Rabbi. İlahi ya Rabbi, evlatlarımıza akıl fikir ihsan et. 
Abay-ı ecdadımıza rahmet eyle. 
Ya Rabbi, İlahi Yarabbi, neslimizi kıyamete kadar temiz eyle..İman üzere daim eyle.Ya Rabbi birbirini gördüğünde ahrette yüz çevirmeyecek insanlarla hemhal olmamızı nasip eyle.

Subhane Rabbike Rabbil İzzeti amma Yasifun..Vesselamun alel mürselin..Velhamdülillahi Rabbil Alemin.
Bi hürmeti Habib bi hürmeti sırrı suretil Fatiha…

Salih İslamboli

İnsan Badenin Kadehidir!


nahnu kasemna da bulmuşuz pay ını çark-ı kaderin
eylemez insaf ile gayret murğ-ı anka olsada emelin
gel ey gönül gel kuşeyi gamda bul kendini
ne ah eder çare gurbete, ne vuslattır bedelin.
bu nasıl bir leb i gamzedir ki olmuş piyale bade i aşka
can alır cam sunar o dili dilber ey gönül, giriftarız cem i aşka
ta ezelde sunmuş saki-i felek sevad-ı nücumundan bir yudum
eylemiş ehli harabat ki gönül düş olmuş bunca derd ile ah’a

Kaderin çarkından bize düşen payı Nahnu Kasemna da bulmuşuz. Murğ, kuş demek. Murğ-i Anka, Anka kuşu. Senin arzun Anka kuşunu bulmak olsa da, senin gayretin buna fayda etmez. Gel gönlünün gam köşesinde bul kendini… Gurbette olmakla vasıl olmak birbirinden ayrı şey değil. Vuslattan kasıt buluşmak, ayrılık ile buluşmak aslında aynı şeydir. Aşığa vuslatta bir, hasrette bir. Esas olan aşktır. Asıl olan Aşk’tır. Ha gurbet, ha vuslat neyi değiştirir ki! Leb-i Gamze, yanak çukuru. Bu nasıl bir gamzedir ki Aşk şarabına kadeh olmuş. Can alır, cam sunar. Cam da kadeh demektir. Camdan kasıt dolu kadehtir. Yani kişinin canını alır, aşkını verir. Kadehten maksat aşk badesidir. Lakin onu verdiği zaman seni alır senden, esir eder! Aşkın mahkûmu eder seni bir kadeh şaraba, Cem-i Aşka gelir sonunda, tutulmuş aşkın vuslatına. Bardağın içindeki suyla bardağı ayrıştırabilir misin? Ayrı tarif edebilir misin? Hayır, bu bir bütündür. Ama bunu içtiğin andan itibaren her zerrende bu var. Can-ı Cem, birlik kadehi, Vahdet kadehi. Bu kadehten sana düştüğü andan itibaren Cam-ı Cem oluyorsun. Ama kadeh sen oluyorsun bu sefer.
“İNSAN BADENİN KADEHİDİR ASLINDA”! Aşk kadehidir. İnsana baktığında gördüğün nedir? Ona bir bak bakalım!
Sevad-ı Nücum, yıldızların gölgesi demek. Ta ezelden sunmuş saki, Nahnu Kasemna dediğimiz şey bu işte. Saki feleğin sunduğundan sana düşen pay, Allahın takdiri.
Allah sana onu takdir etti, bana bunu takdir etti!
Ne sen benim diye sevinirsin, ne ben senin diye üzülürüm, yerinirim. Ne var peki geriye?
Allah dilediğini istediği gibi yapar!!
Herşeyi Cenabı Hakkın takdiri içerisinde bilmek çok güzel bir şey!
Merak edip sorduğunuz hiç bir soru cevapsız kalmaz. Bu şahsa özel bir şey değil... Ama insanlar samimi olmadıkları için mahrum kalıyorlar. Yahu sana gelmek çok istiyorum, gel o zaman! Niye gelmiyorsun? Yalan söyleme, istemiyorsun, istersen gelirsin! Esas bu mesele! Yahu bir türlü nasip olmadı! Yalan söyleme, nasibin üstüne atma, gayret etmedin.
Neydi gayret?
“eylemez insaf ile gayret murğ’i anka da olsa emelin”
Eğer hakikaten gayret etmiş olsaydın, o Anka kuşu seninle beraber olurdu!
Veya sen Anka kuşu olurdun!
Ama insafın yok ki, gayretinde kalmamış..Ondan sonra Murğ’i Anka’nın peşine düş! Zümrüdü Anka’yı merak et!
Acayip olan, pek çok şeyi bildiğimiz halde “gayretimiz” yok! Acayip olan bu!
O kadar basit ve rahat ki, öyle olmasına rağmen, gayret noksanlığından ya da hercailikten yani derler ki; “Aşığa bir gül, hovardaya bir bahçe bülbül” ..Biz gönül hovardasıyız. Halbuki aşık olana aşık-ı sadık olana bir tane gonca kafidir, yeter!
Nedir o?
H.z.Peygamber efendimiz.
Hadi dedik ki bizim gönlümüzün sahrası o kadar geniş değil, biz biraz daha dar yerde, biraz daha gücümüz yettiğince hareket edelim..
Bizim gönlümüze tercüman olacak baktığımızda kendimizi bulacağımız bir ayna ile iktifa edelim. Onu gördüğümüz zamanda, aynaya baktığımızda gördüğümüzden mutsuz oluyoruz, hâlbuki KENDİMİZDEN İBARET GÖRDÜĞÜMÜZ!
Aynada insan başkasını seyreder mi? Aynaya baktığında başkasını mı görürsün?
Yok! Peki niye mutsuzun, o zaman gördüğünü düzelt!
Parlat! Cilala!! Kalayla!!!
Baktığın zaman hiçbir şey yapamasanda başını öne eğ “HAYÂ ET”!
İşte kişiyi yücelten tevazu budur. Tevazuun hakikati de O!
Cenabı Hakkın bize nasip ettiği nimetlerden memnun olunmamasına rağmen ancak Cenabı Hak adına iktifa edebilmek..Emanetçi olduğunu asla unutmamak!
HAYIR, SAĞLIK VE SELAMETLE DÜNYA VE AHİRET SAADETİ DİLEYEBİLMEK MARİFET.

Salih İslamboli

ZAMAN!

Ardına bakmadan koşuyor zaman
çıkmaz bir sokağın nihayetinde
ne bir dost kalmış ne kalmış eman
herkes bir hayalin ihanetinde

Gölgeler saklanmış gövdeler kayıp
gözlerde ışık yok bakışlar kayık
her elde ayrı bir hayat var soluk
sabahlar bitişin kıyametinde

Ey akıl zannetme varlık senindir
her bir var yokluğun emanetinde
ümitler, hayaller, tüm ihtiraslar
tükenen ömrünün hıyanetinde…

Zaman çok geniştir, sonsuzdur!
Biz bakış açımızla onu daraltıyoruz!
Sabır denilen nimet o yüzden kıymetlidir. Sabır ne demektir?
Sabır tahammül göstermek demek değildir,
“SABIR VAKTİNİ GÖZETMEKTİR”!
Teslimiyet manası ruh kazanmışsa kişide teslimiyet var demektir.
Çok daha basit ifadeyle sabır vaktini gözetmektir.
Sabrın asıl manası “VAKTİ GÖZETMEK” demektir. Zira Cenabı Hak “Halık” sıfatıyla yaratmayı murad ettiği şeyi vakti geldiğinde, o vakti tayin ettiğinde yaratacaktır. Kişi nefsine sabrı öğütleyerek o vakti çabuklaştırır nefsinde!
Nasıl? Vaktin çabuk geçmesiyle değil “vakti” gözeterek!
Çünkü her sayılı olan bitmeye mahkûmdur. Evvel ahir o vakit geldiğinde Cenabı Hak takdirini ikrar eder. Ve geçen zaman insan için ya eziyet, zulüm olur, ya da neşe ve sürur olur!
Bayram gününü bekleyen çocuğun sevinci bayram geçince biter. Onun sevinci bayram bitinceye kadardır. O halde derdimiz bayram etmek mi? O sevinci yaşamak mı?
O SEVİNCİ DAİMA YAŞAMAK ASILOLAN!
Her günü bayram bilmek gerek!
O sevinci her gün yaşayabilmek demek. O zaman mutlu olur insan!
Ehlullah’ın hali odur ki, vakti bayram bilir!
“ONUN İÇİN GELEN VAKİT, GEÇEN VAKİT DEĞİLDİR! ONUN İÇİN GELEN VAKİT BİR SONRAKİ VAKTE İŞARETTİR”!
Çünkü gidenin peşine bakılmaz. Gitti. Allah’a Hamd-ü Senada bulun ki gelene seni dahil etsin!
Olmayabilirdin.!! O halde bayram edelim. O bayram sevincini kendi nefsimizde bulalım ki, her vaktimiz her anımız bayram olsun! Yoksa geçene ağla, gelene kaygılan, bu günde bir şey kalmadı ki her anın eziyet demek!
Gaye!
Gaye nedir?
Bu varlıktan gaye ömrü tüketmekse eğer, sen istesen de tükeniyor, istemesen de!
İster gökyüzünde ol, ister yerin altında ol! Ömür senlide geçiyor, sensizde geçiyor zaten.
SEN GEÇEN VAKİTTEN NE KOYDUN GÖNÜL CEBİNE?!
SENİN GEÇEN VAKTİNDE İMANIN NE OLDU ONA BAK!
İman sahipleri için dünyada da ahrette de sevinç ve huzur vardır.
Vesselam.

Salih İslamboli