Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

NE LAZIM SANA!?

Senin inandığın Allah c.c nasıl bir Allah c.c ?
Her şeyi koy bir kenara, sen neye iman ediyorsun! Bitiyor mesele! İman doğru olmadan doğru bir din yaşanmaz!

Önce Allah’ı (c.c) anlat bana. Cenabı Peygambere (s.a.v) tebliğ emri geldiğinde Sizin taptığınız, inandığınız putlarınızın tamamı batıldır dedi. Nasıl olur, kolay. Size bir fayda veya zararı var mı bunların yok, bir şey isteseniz verirler mi yok! O halde size fayda veya zarar vermeyen bir şeyden ne umuyorsunuz dedi. Böyle bir ilah olamaz dedi. Onların dinini yargılamadı, inandıklarını, imanlarının noksan ve yanlışını onlara söyledi. İnandıklarına, imanlarına, yanlış sizin inandığınız dedi. 
Bu günde aynı şey söz konusu…

Nasıl bir Allaha (c.c) inanıyorsun? İhlâsı şerifte Allah’a (c.c) İmanın nasıl olması gerektiğini söylüyor bize.
 O Allah ki EHADDIR! 

Ehadiyet nedir?
Merhametli, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla

Kul hüvallâhü ahad,
ey MUHAMMED S.A.V, de ki O ALLAH c.c tek dir ve öyle bir tek oluş ki yaradılmışın idraki O’nun varlık ve tekliğini ancak imanla anlayabilir.

Allahü s-samed
o ALLAH C.C ki hiçbir şeye muhtaç değildir, 
her şey ona muhtaçtır. 

Lem yelid ve lem yûled,
o ALLAH C.C doğmamış, doğurmamıştır
Ve lem yekûn lehû küfüven ahad,
varlıktaki ve yokluktaki hiçbir şey o nun ehadiyyetinde eşi ve benzeri değildir.

Varlık alemi öyle enteresan, öyle acayip bir şey ki, Cenabı Hakkın zatından gayrisi idrake açık,
Varlık alemi Cenabı Hakkın VAR’etmesiyle var. 
Hâlbuki Allah (cc) kendi zatıyla VAR!

İnsanlar bunu ayırt edemiyorlar. Sınırlandırılmış fanusun içindeki yaradılmış varlıkla, hiçbir mekâna sığmayan Cenabı Hakkın zatını kıyas veya yan yana koyabilmek mümkün değil. Fakat Allah (cc) kullarına öyle bir ihsanda bulunmuş ki kendi varlığına, 
kudretine AYNA yapmıştır insanı.
İnsanoğlu varlık âlemine baktıkça, Cenabı Allah’ı(cc) kendince yaradılmışa bakarak tasvir eder, tasavvur eder değil mi?

Onun için mümkün mertebe haddi aşmadan, muhabbet kapısından yürümek lazım. Zaten ibadet emriyle, neyin nasıl yapılmasını cenabı Hak bize tayin eylemiş, bize anlatmış, göstermiş. Bunların içinde kaldığın müddetçe tasavvurunu nasıl, ne kadar genişletebilirsen anlayış kabiliyetini, idrakini o kadar genişletebilirsin!

Ufkunu ne kadar açarsan asla yanlış yapmış olmazsın!
 Muhabbetin ve idrakin izharında seni yargılayanlar kendi dar çerçevelerinde yargıladıkları için suç bulmaya çalışırlar. 
Hâlbuki senin idrakinde anladıklarını anlamak istediklerini tahlil etme kabiliyetleri olsa, asla sende bir yanlış olmadığını hatta sendeki var olanın onlarda olmayan olduğunu idrak edecekler. 
Kim gibi, Muhyiddin İbni Arabi gibi..Hallacı Mansur gibi..

Burada tek bir fark var, Allah’ı, âlemi imkândan ayrı tutmak!
Bizler imkân âlemindeyiz!
Bizi var edeni, varlıkla kıyaslamayacağız!

Ne lazım sana! 
Sadece DOĞRU BİR İMAN! İHLÂS ve KULLUK.
Allah (cc)akıbetimizi hayır etsin.

Salih İslamboli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder