Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

“SABIR, VAKTİ GÖZETMEKTİR” !


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

Kovulmuş olan şeytan ve şeytan gibi olanlardan, her türlü fitne ve fitnecilerden, nefsimizin ve hevamızın zulmünden ve iğva larından CENABI RABBUL ÂLEMİNE SIĞINIRIZ.
SELAM VE SELAT, ’’O’’ RAHMAN VE RAHİM OLAN MEVLAMIZIN PAK RESULÜ İKİ CİHAN GÜNEŞİ VE EFENDİSİ, İNSANLIĞIN İFTİHAR KAYNAĞI YARADILMIŞLARIN İLKİ VE SAHİBUL ŞEFAAT OLAN AHMED, MAHMUD, MUHAMMED, MUSTAFA S.A.V EFENDİMİZ, PAK EHLİ BEYTİ VE SAHABE’İ GÜZİN EFENDİLERİMİZ ÜZERİNE OLSUN.
VE YİNE O NUN YOLUNDA İZ VE İŞARETLERİYLE ÜMMETİ HAK YOLUNA TAŞIYAN EVLİYA VE ESFİYASINA SELAM İLE HİMMET VE NAZARLARINI TALEB EDERİZ. SAHİBUTTARİKAT SULTANIMIZ ŞEYH MUHAMMED NAZIM HAZRETLERİNİN YÜCE İHSAN VE İLHAMATIYLA BAŞLARIZ, MEDED YA SEYYİDİ, YA SULTANUL EVLİYA.

Alimi mutlak olan CENABI ALLAH DIR, bir kısım kullarına uyanıklık ve idrak ile ihsanda buyurur ve o, dilediğine ihsanını bağışlar, azaltır veya çoğaltır. Varlık o na aittir ve emanetini taşıyabilenler muhakkak mesud olanlardır.Duamız odur ki bizleri o mübarek ve kutlu kullarıyla beraber eylesin.

Bir sohbetimiz esnasında zuhur eden bir cümleye binaen kardeşlerimizin sualleri ve kalbimize verilen cevaplardan ibarettir, nefsimizin ve aklımızın payı, sadece çeşmeden akan suya çeşmenin dahli kadardır vesselam.

“SABIR, VAKTİ GÖZETMEKTİR”!

- Ya vakit nedir hocam..! Neden kimine su gibi akar da kimine geçmek bilmez?
- Ya da bazen akar da bazen geçmek bilmez?

“ Vakit takdir olunandır, vakit ALLAH ın takdirine verdiği mühlet dir”

-Peki, aynı zaman diliminde yaşayan, aynı gayeyi güden insanlara bu farklı muamelesi nedendir? Daha doğrusu böyle hissetmenizdeki kusurumuz ne olabilir?

“Kul’un rızası rabbinedir sorgulamak ne haddimize. Bizler var’larımızın farkına vardığımızda yok’larımızın aslında hiç bir şey olmadığını anlarız yeter ki Rabbimizden razı olalım.”

-efendim sizi keşfi kerameti açık bir insansınız benim vaktim ne zaman gelir, Allaha kavuşurum?

“Estağfurullah, bizim ne haddimize. Takdire rıza kulun kulluğunu izharıdır, varlık eziyet haline gelmişse bil ki nefsin razı olmayışındandır.”

-sorun benim nefiste mi?
-sabır vakti gözetmekse,,vakit kısa ya da uzun oluyorsa, bu fark sabırda mı gizli acaba ?

“ Sorun razı olmamak, şikâyet etmekse eğer ilk şikâyet eden iblis olmuştu ve insan varlıktan şikâyet ediyorsa kimin işini gördüğünü anlayabilmelidir.”
“ Kısa veya uzun olması değil,asıl önemli olan takdirin tecellisidir ve vakti tayin eden ALLAH c.c dır."

-içinde bulunduğumuz hale şükürler olsun o zaman.

“ ELHAMDULİLLAH, şüphesiz her halimize şükürler Hamd’ u senalar olsun.
Bizler her şeyde daha üstün, daha arzumuza uygunluk arıyoruz, hâlbuki her bulunulan yerin daha aşağısı da var ve hiç aklımıza getirmeyiz bunu.”

- Allah razı olsun, belki gereksiz bir düşüncedir ama razı gelmek nefse zor geliyorsa, razılığın saadeti kadar olmasa da, razı gelinip gelinmeyen mesele ne ise unutmaya çalışmak da nispeten güvenli bir yol mudur acaba?

“ Evet, söylediğiniz gibi en azından o meseleyi görmezden gelmek daha doğrudur.”

-Allah razı olsun hocam. Güzel cevaplar verdiniz. Zamanın ardışık olduğunu düşünürdüm, hadiselerin birbirlerini oluşturduğunu. Ancak, zamanın çok büyük bir şimdiki zamandan oluştuğu kanısı bir süredir ağır basmakta. Önemli bir görüşmeden önce tecrübeli bir büyüğüm 'hiç merak etme, yapılacak bir anlaşma varsa, aslında yapılmış bir anlaşma vardır, sadece bunu henüz biz bilmiyoruzdur' demişti. Vuku bulmuş hadiselere karşı teslimiyet gösterebiliyorum elhamdülillah. Ancak zamana karşı doğru tutumu gösterebilmek için meseleyi doğru kavramam lazım. Bu iki teoriden hangisi doğrudur, tasavvufi açıdan nasıl kavramalıyız.

“ Zaman ile vakıa yı birbiriyle kıyas yapmayı bırakınca aslında zamanın sadece tayin olunana taşıyan bir araç, vakıa nın ise takdir olunan olduğunu anlarız. Yasin suresi 37 den 44 e kadar okuyun mealen ve bakın cenabı hak ne diyor…

37.Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42. Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43.Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
44.Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.

Anlamak isteyene bu AYETİ KERİMELER kafidir, anlamak istemeyenin kavgası ise kendi aklı ve nefsiyledir. Aşığa bir gül kafidir, hovardaya bir bahçe bülbül yetmez vesselam.
Ve minallahu Tevfik,

İslamboli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder