Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

RUH HASTA OLUR MU?!!

SALAT VE SALAM GÜZELLER GÜZELİ HABİBULLAH; EHLİ BEYT VE SAHABE'İ GÜZİN EFENDİLERİMİZİN ÜSTÜNE OLSUN.Ne mutlu hak yolunun erenlerine, meded ya Seyidi Sultan, 
meded ey Sultan-ul Evliya Şeyhim Hazretleri,

RUH HASTA OLUR MU?!!
Ruh asla hasta olmaz!
Ruhun hastalığı azgın bir fırtınada okyanusta çalkalanan kayık misali gibidir. Akıl onun için hasta olur. Yani nefsin fırtınası içerisinde aklı küçük bir kayıkla hareket ettirmeye kalkarsan batarsın! Bu kadar insanın bu hale gelmesinin sebebi bu değil mi? Her şeyi akıllarıyla ölçmeye kalkıyorlar. Ruhlarından bi haber yaşıyorlar!
Çok zekiyim, çok akıllıyım diyor, daha bir dakika önce uyandığı uykuda ne gördüğünden haberi yok!
Nerde akıl?
Öldün mü sen akıldan fariğ oldun? Boş oldun?
Aklın nerede?
Senin uyuman bir ilaç veya bir hastalık sebebiyle değil. Gayet sağlıklı kapattın gözlerini, o halde gördüğün ne? Bana izah et onu! Ya da gördüğünü niye unuttun. Aklın, hafızan ne? Elli yüz şeyi hatırlayacak yapın var!
Niye hükmedemedin aklına? Çünkü kendini parça parça ediyorsun. Ve hiçbir parçadan haberin olmadığı halde hala parçalıyorsun! Hani bir araba parçacısına götürsen dokunma der, neden? Her vidası başka başka öyle bir söker ki söktüğü vidalar onun için kıymetli bir değer ifade eder. O arabanın sökülmüş olmasıyla olmaması arasında ki tek fark montajdır.
İnsanda böyle bir varlık. Cenabı Allah yaratırken öyle mükemmel yarattı ki, bu mükemmeliyetteki hikmetten haberdar olamayan canlı anlamaz, haberdar olamayanın el uzatacağı bir şey değildir. Bu kadar sıkıntının sebebi bu!
İnsan ruhundan haberi olmadığı halde insanın karakter yapısının değişkenliğinden veya tesirlerinden haberi olmadığı halde, aynanın arkasında olanı göremediği halde, aynanın arkasından hüküm vermeye kalkıyor.
Veremezsin!
Veremezsin altında kalırsın!
Vebalinden ölürsün. Ölmek illa bu dünyada ölmek değil! Ölmenin en acısı nedir biliyor musun?
Kimsenin sahiplenmeyişidir! Ölümden beterdir o. Sahipsiz kalmak! Kim sahipsiz kalır? Reddedilen!
Onun için Cenabı Hak ahir akıbetimizi hayır etsin. Biz tek çaremiz olan o dur ki nefsimizi tanımak zorundayız. Bizden ne istiyor? Onun isteklerine ne kadar karşılık verelim?!
İşin mana yapısında, işin derinliklerinde çok farklı, çok acayip, çok değişik dünyalar var. Daha bu dünyanın vasat meselelerinden haberdar değilken başka boyutların, âlemlerin, dünyaların hayali veya arzusu kişiyi zayıflatıyor.
Öncelik kendimizle ilgili!
Bir kere önce kendimizden memnun olmak, razı olmak, razı olmaklığımızdan razı olmak! lazımdır. Polyannacılık oynamak değil.
Varlığın Allahın Rızası olduğunu bildiğimiz andan itibaren bütün itiraz yolları kapanıyor!
Varlığın Cenabı Hakkın tercihi ve Rızasıyla olduğunu bildiğimiz andan itibaren, inandığımız andan itibaren kavgalar sona eriyor! O halde itiraz ne için, red etmek kimi? Neyi? Ve hangi cüretle! Sen seni Yaradan’dan ve O’ nun senin için muradından razı ol, itirazın kendi arzu ve emellerine olsun, sen sana emredilen gibi doğru ol ve sonra bak bakalım dünya hayatına ait gönlünde ne itiraz ve nede rahatsızlık kalır. işte ruhun özlediği şey budur, yaradılış gayesine uygun bir hayat ve hakikat. Cenabı Hak cümlemizi rızasına uygun bir hayat yaşayıp öyle bir akıbetle huzuruna kabul eylesin, âmin.

Ve minallahuttevfik.


Salih İslamboli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder