Diken dala, dal yaprağa, yaprak goncaya hayran! Dal dikensiz, yaprak dalsız, gonca yapraksız olmaz! Nefis can'a, can bedene, bedense ruha hayran! Can nefissiz, beden cansız, ruhsa bedensiz olmaz.!

PÜF NOKTASI!

..Ben biliyorum deme, ben bu işe layıkım deme, ben oldum deme, ben tamamım deme, deme, nefsin seni bırakmaz. Tarikat öyle bir hakikate sahip ki, bu hakikati erbabından başkası bilmez! İtiraz etme! Sana yanlış gelebilir! Sen bunu çok farklı algılayabilirsin,her sözü söyleyene bakma, söyletene bak ,eğer sana Efendin'den bir söz geliyorsa, itiraz eden sen olma..Çünkü her nasihat dinleyen içindir, her nasihat söz tutacak insan içindir..Tutulmayan sözün nasihati kimseye fayda vermez! İşte bilmekle bilmemek arasındaki fark budur, bilmek kafi midir?değildir..Eğer her bilen bildiğiyle amel edecek olsaydı,bu dünya üzerindeki herkes birer alim olurdu,profesör olurdu..herşeyin bir püf noktası var!
Bilir misiniz püf noktası ne demek?
 

-Püf Noktası-

Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkan açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:



“Sen daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor” dermiş.


Ustasının bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkan açar. Açar açmasına da yeni dükkanında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır.


Usta, “Sana demedim mi evladım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır” demiş.


Usta bunun üzerine tezgaha bir miktar çamur koyar ve, “Haydi” der, “geç bakalım tezgahın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.”


Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın “püf!” denilen noktasını öğrenmiş olur."...


Şimdi herşeyi bilebiliriz, herşeye hakim olabiliriz, herşeyi anladığımızı zannederiz iddia ederiz ama herşeyin bir püf noktası vardır!!

İşte hayatı kurtaran şey o püf noktasıdır!
Gel sen bunu hayatın her yerine adapte et!
Rahat yaşamanında püf noktası var, huzurlu yaşamanında püf noktası var, mutlu olmanında püf noktası var!
Kimi çiçek var suyu çok sever, kimi çiçek var suyu hiç sevmez! Kimisi güneşten hoşlanır kimisi gölgeden..Kimi hava ister, kimi rutubetten hoşlanır!
Sen saksındaki çiçeğin ne olduğunu bilmessen eğer kurutursun!!


Bilmek bu!

Bilmek neyi bilmediğini bilmektir!
Bilmek neyi bildiğini bilmek değildir!
Çünkü insan bildiğinin değil, bilmediğinin cahilidir!
Bildiğini iddia eden kişi ise kibirden söylüyordur bildiğini..
Zira neyi bilirsen bil, dinlemeyi bilmelisin ki, bilmediğini öğrenesin!
Herkesin herşeyi anlamaktaki hali farklı farklı olduğu halde zanneder ki, herkes her anladığını diğerlerinin anladığı gibi düşünür! Hayır! Aynı sözü dinlersin, kırk kişi dinlese kırkıda farklı anlar! Çünkü sözde hikmet vardır! 

Kelime ALLAHIN'dır..Kötü söz söylemek neden günahtır, çünkü, kelimenin sahibi Allah'tır!...

İSLAMBOLİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder