SALAT VE
SALAM GÜZELLER GÜZELİ HABİBULLAH; EHLİ BEYT VE SAHABE'İ GÜZİN EFENDİLERİMİZİN
ÜSTÜNE OLSUN.Ne mutlu hak yolunun erenlerine, meded ya Seyidi Sultan,
meded ey Sultan-ul Evliya Şeyhim Hazretleri,
RUH HASTA OLUR MU?!!
Ruh asla hasta olmaz!
Ruhun hastalığı azgın bir fırtınada okyanusta çalkalanan kayık misali gibidir.
Akıl onun için hasta olur. Yani nefsin fırtınası içerisinde aklı küçük bir
kayıkla hareket ettirmeye kalkarsan batarsın! Bu kadar insanın bu hale gelmesinin
sebebi bu değil mi? Her şeyi akıllarıyla ölçmeye kalkıyorlar. Ruhlarından bi
haber yaşıyorlar!
Çok zekiyim, çok akıllıyım diyor, daha bir dakika önce uyandığı uykuda ne
gördüğünden haberi yok!
Nerde akıl?
Öldün mü sen akıldan fariğ oldun? Boş oldun?
Aklın nerede?
Senin uyuman bir ilaç veya bir hastalık sebebiyle değil. Gayet sağlıklı
kapattın gözlerini, o halde gördüğün ne? Bana izah et onu! Ya da gördüğünü niye
unuttun. Aklın, hafızan ne? Elli yüz şeyi hatırlayacak yapın var!
Niye hükmedemedin aklına? Çünkü kendini parça parça ediyorsun. Ve hiçbir
parçadan haberin olmadığı halde hala parçalıyorsun! Hani bir araba parçacısına
götürsen dokunma der, neden? Her vidası başka başka öyle bir söker ki söktüğü
vidalar onun için kıymetli bir değer ifade eder. O arabanın sökülmüş olmasıyla
olmaması arasında ki tek fark montajdır.
İnsanda böyle bir varlık. Cenabı Allah yaratırken öyle mükemmel yarattı ki, bu
mükemmeliyetteki hikmetten haberdar olamayan canlı anlamaz, haberdar olamayanın
el uzatacağı bir şey değildir. Bu kadar sıkıntının sebebi bu!
İnsan ruhundan haberi olmadığı halde insanın karakter yapısının
değişkenliğinden veya tesirlerinden haberi olmadığı halde, aynanın arkasında
olanı göremediği halde, aynanın arkasından hüküm vermeye kalkıyor.
Veremezsin!
Veremezsin altında kalırsın!
Vebalinden ölürsün. Ölmek illa bu dünyada ölmek değil! Ölmenin en acısı nedir
biliyor musun?
Kimsenin sahiplenmeyişidir! Ölümden beterdir o. Sahipsiz kalmak! Kim sahipsiz
kalır? Reddedilen!
Onun için Cenabı Hak ahir akıbetimizi hayır etsin. Biz tek çaremiz olan o dur
ki nefsimizi tanımak zorundayız. Bizden ne istiyor? Onun isteklerine ne kadar
karşılık verelim?!
İşin mana yapısında, işin derinliklerinde çok farklı, çok acayip, çok değişik
dünyalar var. Daha bu dünyanın vasat meselelerinden haberdar değilken başka
boyutların, âlemlerin, dünyaların hayali veya arzusu kişiyi zayıflatıyor.
Öncelik kendimizle ilgili!
Bir kere önce kendimizden memnun olmak, razı olmak, razı olmaklığımızdan razı
olmak! lazımdır. Polyannacılık oynamak değil.
Varlığın Allahın Rızası olduğunu bildiğimiz andan itibaren bütün itiraz yolları
kapanıyor!
Varlığın Cenabı Hakkın tercihi ve Rızasıyla olduğunu bildiğimiz andan itibaren,
inandığımız andan itibaren kavgalar sona eriyor! O halde itiraz ne için, red
etmek kimi? Neyi? Ve hangi cüretle! Sen seni Yaradan’dan ve O’ nun senin için
muradından razı ol, itirazın kendi arzu ve emellerine olsun, sen sana emredilen
gibi doğru ol ve sonra bak bakalım dünya hayatına ait gönlünde ne itiraz ve
nede rahatsızlık kalır. işte ruhun özlediği şey budur, yaradılış gayesine uygun
bir hayat ve hakikat. Cenabı Hak cümlemizi rızasına uygun bir hayat yaşayıp
öyle bir akıbetle huzuruna kabul eylesin, âmin.
Ve minallahuttevfik.
Salih İslamboli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder