Tutuştu aşkın od'una döndü dil viraneye! Erişmez akla tahammül döndürür divaneye! Kimini Yakup misali hasrete duçar eder! Kimini Yusuf misali döndürür Sultaneye!
Kaf nedir? Zümrüd-ü Anka nedir?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,
Kovulmuş olan şeytan ve şeytan gibi olanlardan, her türlü fitne ve fitnecilerden, nefsimizin ve hevamızın zulmünden ve iğva larından CENABI RABBUL ÂLEMİNE SIĞINIRIZ.
SELAM VE SELAT,’’O’’ RAHMAN VE RAHİM OLAN MEVLAMIZIN PAK RESULÜ İKİ CİHAN GÜNEŞİ VE EFENDİSİ, İNSANLIĞIN İFTİHAR KAYNAĞI YARADILMIŞLARIN İLKİ VE SAHİBUL ŞEFAAT OLAN AHMED, MAHMUD, MUHAMMED, MUSTAFA S.A.V EFENDİMİZ, PAK EHLİ BEYTİ VE SAHABE’İ GÜZİN EFENDİLERİMİZ ÜZERİNE OLSUN.
VE YİNE O NUN YOLUNDA İZ VE İŞARETLERİYLE ÜMMETİ HAK YOLUNA TAŞIYAN EVLİYA VE ESFİYASINA SELAM İLE HİMMET VE NAZARLARINI TALEB EDERİZ. SAHİBUTTARİKAT SULTANIMIZ ŞEYH MUHAMMED NAZIM HAZRETLERİNİN YÜCE İHSAN VE İLHAMATIYLA BAŞLARIZ, MEDED YA SEYYİDİ, YA SULTANUL EVLİYA.
Kaf nedir?
Zümrüd-ü Anka nedir?
Kafdağı mutlak ulaşılması gereken menzildir. Zümrüd-ü Anka ise kişiyi o menzile götürecek olan vasıtadır!
Yaklaştıkça biz uzaklaşır mı? Hayır, Kafdağı uzaklaşmaz!
Biz yaklaştığımızı zannediyoruz!
Yol engebeli olduğu için insana öyle hisler gelir. Hâlbuki bir menzile varmak için çok dağları çok tepeleri aşmak lazım. Her gördüğümüz tepeyi, yüksekliği Kafdağı zannedersek varacağımız yer bizi yanıltır.
Bu hayat ne için var? Bu hayat ölmek için var. Tek farkı ölürken doğru ve arzu edilen şekilde ölebilmektir. Zira beklenti bir kapıdan geçmekse eğer şu veya bu şekilde herkes o kapıdan gider marifet o kapıdan geçmeyi becerebilmek!
Nasıl geçmeli? Ya Elinde anahtarla, kilidi bularak..yada kapıyı çaldığında sana hoş geldin diye içeri buyur eden biri olacak..
İNSANI KAF DAĞINA TAŞIYACAK OLAN KENDİ BİNEĞİDİR!
ÇÜNKİ KAF DAĞININ YOLUNU ANKA KUŞU BİLİR!
Nerden bulalım bu Anka kuşunu? Nasıl çağıralım? Nasıl haber gönderelim de bizi de Kaf dağına götürsün Kaf dağına taşısın!
Kaf dağının ne olduğundan haberi olmayanın, Kaf dağını talep etmesinin manası nedir! Ya da Zümrüd-ü Ankayı sadece duymaktan ibaret olan bilgisinin, kişiyi Zümrüd-ü Ankaya kavuşturmasına imkân yok!
İmkânsız!
O halde öyle olmalısın ki, Zümrüd-ü Anka sana talip olmalı. Gel seni götüreyim Kaf dağına demeli…
Laf çok insanlarda, herkes her şeyi biliyor!
Olur mu?
Büyükler merkez olmuşlar hep, daire hep merkezin etrafına çizilir. Pergelin ayağı ne kadar geniş olursa olsun merkez değişmez!
Dünya merkezin çevresinde dönüyor, güneşin etrafında dönüyor. Demek ki güneş merkezdir.
GÜNEŞ GİBİ OL! AYDINLAT! ISIT! Ama gerektiğinde YAK! YIK! YOK ET!
İşte o zaman, hem temkinle hem arzuyla yanaşırlar yanına. HİÇ KİMSE GÜNEŞSİZ OLMAZ!
Yakınlaştıkça tehlikesi artar, o mesafeyi koruyup gözetebilenler, o güneşten menfaatleniyorlar her daim!
İşte, sen merkez olmayı becerebilirsen ZÜMRÜD-Ü ANKADA senin etrafında gezinir!
KAFDAĞI SENDEN UZAK DEĞİL!
Zümrüd-ü Ankayı uzaklarda arama. Sen göremiyorsan yok değil ki, talebin önce kavuşmak olmalı ki, önce tanımak görmek olmalı ki kavuşmak bir mana ifade etsin!
Seni götürüp Everest dağının bir tepesine koysalar burası Kafdağı deseler, değil diyebilir misin? Götürüp seni Ağrı dağının tepesine gözlerin kapalı koysalar da açsalar tepede gözünü deseler ki, burası Kaf dağıdır! Hadi bakalım!
Değil diyebilir misin? Neyin peşinde koşarsın? bilmediğin şeyin!
AŞK! AŞK! AŞK! Diye tutturur millet!
Neye âşık olduğunu bilmeden tutturur. Sonra bulur, bulduğuna bu değil der!
Bu yalandır, bu oyalanmaktır ancak!
Asıl olan şey tanımaktır. İşte tanımanın yolu, alçaklardan geçiyor. Yukarılarda olmaz. Artık yukarısı menzilden çıkmıştır, yukarısı artık olmuştur!
“YAKINLAŞMAK YANMAKSA EĞER BEN YANMAYI TERCİH EDERİM”!
Bu AŞK’ın ifadesidir!
Âlimler derler ki, biz yanmayalım, seyredelim! Zamana ve akıla sınırlandırırlar varlığı. Bizim idrakimizde varlık zamana sınırlı değildir. Yani yanmak diye bir şey yoktur aslında! Çünkü yanmak dediğin şey yananın tezahürüdür. Acayip iş! Yanmak yananın tezahürü ise sen nesin, kimsin, nerdesin? Erenler sözcüsü yunus ermemin dediği gibi ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilemezsen bu nice okumaktır?
Demek ki zümrüd ü anka dediğin şey senin nefsindir! Ey akıl neyin peşinde koştuğundan haberin yok, ne yazık! Daha kendinden bi haber iken Kaf dağından haber sorarsın. nefs bineğinin ağzına vur gemi, at sırtına eğeri ve bin bakalım üstüne seni nerelere götürüyor?
Aradığın, merak ettiğin, görmek istediğin şeyler uzakta değil lakin seni ona taşıyacak bineğin sana izin vermiyor da boşa tüketiyorsun ömrünü.
İşte tarikat ve tasavvufun büyükleri insanlara bu bineğe binmeyi öğretirler, gayretleri bunadır.
Sana seni öğretirler ve sen sana aşina oldukça ayaklarının yerden kesildiğini görürsün, başkalarına gizli olanlar sana açıklanmaya yakınlaşmaya başlar.
Bunu anladıysan zaten kâfidir, başlarsın yola dizilmeye o kervanın peşinden, yok hala anlamadıysan sana lazım olan şey kendine bir bakman ve sonra neden diye sormandır vesselam.
Ve minallahuttevfik,
Salih İslamboli
Kovulmuş olan şeytan ve şeytan gibi olanlardan, her türlü fitne ve fitnecilerden, nefsimizin ve hevamızın zulmünden ve iğva larından CENABI RABBUL ÂLEMİNE SIĞINIRIZ.
SELAM VE SELAT,’’O’’ RAHMAN VE RAHİM OLAN MEVLAMIZIN PAK RESULÜ İKİ CİHAN GÜNEŞİ VE EFENDİSİ, İNSANLIĞIN İFTİHAR KAYNAĞI YARADILMIŞLARIN İLKİ VE SAHİBUL ŞEFAAT OLAN AHMED, MAHMUD, MUHAMMED, MUSTAFA S.A.V EFENDİMİZ, PAK EHLİ BEYTİ VE SAHABE’İ GÜZİN EFENDİLERİMİZ ÜZERİNE OLSUN.
VE YİNE O NUN YOLUNDA İZ VE İŞARETLERİYLE ÜMMETİ HAK YOLUNA TAŞIYAN EVLİYA VE ESFİYASINA SELAM İLE HİMMET VE NAZARLARINI TALEB EDERİZ. SAHİBUTTARİKAT SULTANIMIZ ŞEYH MUHAMMED NAZIM HAZRETLERİNİN YÜCE İHSAN VE İLHAMATIYLA BAŞLARIZ, MEDED YA SEYYİDİ, YA SULTANUL EVLİYA.
Kaf nedir?
Zümrüd-ü Anka nedir?
Kafdağı mutlak ulaşılması gereken menzildir. Zümrüd-ü Anka ise kişiyi o menzile götürecek olan vasıtadır!
Yaklaştıkça biz uzaklaşır mı? Hayır, Kafdağı uzaklaşmaz!
Biz yaklaştığımızı zannediyoruz!
Yol engebeli olduğu için insana öyle hisler gelir. Hâlbuki bir menzile varmak için çok dağları çok tepeleri aşmak lazım. Her gördüğümüz tepeyi, yüksekliği Kafdağı zannedersek varacağımız yer bizi yanıltır.
Bu hayat ne için var? Bu hayat ölmek için var. Tek farkı ölürken doğru ve arzu edilen şekilde ölebilmektir. Zira beklenti bir kapıdan geçmekse eğer şu veya bu şekilde herkes o kapıdan gider marifet o kapıdan geçmeyi becerebilmek!
Nasıl geçmeli? Ya Elinde anahtarla, kilidi bularak..yada kapıyı çaldığında sana hoş geldin diye içeri buyur eden biri olacak..
İNSANI KAF DAĞINA TAŞIYACAK OLAN KENDİ BİNEĞİDİR!
ÇÜNKİ KAF DAĞININ YOLUNU ANKA KUŞU BİLİR!
Nerden bulalım bu Anka kuşunu? Nasıl çağıralım? Nasıl haber gönderelim de bizi de Kaf dağına götürsün Kaf dağına taşısın!
Kaf dağının ne olduğundan haberi olmayanın, Kaf dağını talep etmesinin manası nedir! Ya da Zümrüd-ü Ankayı sadece duymaktan ibaret olan bilgisinin, kişiyi Zümrüd-ü Ankaya kavuşturmasına imkân yok!
İmkânsız!
O halde öyle olmalısın ki, Zümrüd-ü Anka sana talip olmalı. Gel seni götüreyim Kaf dağına demeli…
Laf çok insanlarda, herkes her şeyi biliyor!
Olur mu?
Büyükler merkez olmuşlar hep, daire hep merkezin etrafına çizilir. Pergelin ayağı ne kadar geniş olursa olsun merkez değişmez!
Dünya merkezin çevresinde dönüyor, güneşin etrafında dönüyor. Demek ki güneş merkezdir.
GÜNEŞ GİBİ OL! AYDINLAT! ISIT! Ama gerektiğinde YAK! YIK! YOK ET!
İşte o zaman, hem temkinle hem arzuyla yanaşırlar yanına. HİÇ KİMSE GÜNEŞSİZ OLMAZ!
Yakınlaştıkça tehlikesi artar, o mesafeyi koruyup gözetebilenler, o güneşten menfaatleniyorlar her daim!
İşte, sen merkez olmayı becerebilirsen ZÜMRÜD-Ü ANKADA senin etrafında gezinir!
KAFDAĞI SENDEN UZAK DEĞİL!
Zümrüd-ü Ankayı uzaklarda arama. Sen göremiyorsan yok değil ki, talebin önce kavuşmak olmalı ki, önce tanımak görmek olmalı ki kavuşmak bir mana ifade etsin!
Seni götürüp Everest dağının bir tepesine koysalar burası Kafdağı deseler, değil diyebilir misin? Götürüp seni Ağrı dağının tepesine gözlerin kapalı koysalar da açsalar tepede gözünü deseler ki, burası Kaf dağıdır! Hadi bakalım!
Değil diyebilir misin? Neyin peşinde koşarsın? bilmediğin şeyin!
AŞK! AŞK! AŞK! Diye tutturur millet!
Neye âşık olduğunu bilmeden tutturur. Sonra bulur, bulduğuna bu değil der!
Bu yalandır, bu oyalanmaktır ancak!
Asıl olan şey tanımaktır. İşte tanımanın yolu, alçaklardan geçiyor. Yukarılarda olmaz. Artık yukarısı menzilden çıkmıştır, yukarısı artık olmuştur!
“YAKINLAŞMAK YANMAKSA EĞER BEN YANMAYI TERCİH EDERİM”!
Bu AŞK’ın ifadesidir!
Âlimler derler ki, biz yanmayalım, seyredelim! Zamana ve akıla sınırlandırırlar varlığı. Bizim idrakimizde varlık zamana sınırlı değildir. Yani yanmak diye bir şey yoktur aslında! Çünkü yanmak dediğin şey yananın tezahürüdür. Acayip iş! Yanmak yananın tezahürü ise sen nesin, kimsin, nerdesin? Erenler sözcüsü yunus ermemin dediği gibi ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilemezsen bu nice okumaktır?
Demek ki zümrüd ü anka dediğin şey senin nefsindir! Ey akıl neyin peşinde koştuğundan haberin yok, ne yazık! Daha kendinden bi haber iken Kaf dağından haber sorarsın. nefs bineğinin ağzına vur gemi, at sırtına eğeri ve bin bakalım üstüne seni nerelere götürüyor?
Aradığın, merak ettiğin, görmek istediğin şeyler uzakta değil lakin seni ona taşıyacak bineğin sana izin vermiyor da boşa tüketiyorsun ömrünü.
İşte tarikat ve tasavvufun büyükleri insanlara bu bineğe binmeyi öğretirler, gayretleri bunadır.
Sana seni öğretirler ve sen sana aşina oldukça ayaklarının yerden kesildiğini görürsün, başkalarına gizli olanlar sana açıklanmaya yakınlaşmaya başlar.
Bunu anladıysan zaten kâfidir, başlarsın yola dizilmeye o kervanın peşinden, yok hala anlamadıysan sana lazım olan şey kendine bir bakman ve sonra neden diye sormandır vesselam.
Ve minallahuttevfik,
Salih İslamboli
“SABIR, VAKTİ GÖZETMEKTİR” !
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.
Kovulmuş olan şeytan ve şeytan gibi olanlardan, her türlü fitne ve fitnecilerden, nefsimizin ve hevamızın zulmünden ve iğva larından CENABI RABBUL ÂLEMİNE SIĞINIRIZ.
SELAM VE SELAT, ’’O’’ RAHMAN VE RAHİM OLAN MEVLAMIZIN PAK RESULÜ İKİ CİHAN GÜNEŞİ VE EFENDİSİ, İNSANLIĞIN İFTİHAR KAYNAĞI YARADILMIŞLARIN İLKİ VE SAHİBUL ŞEFAAT OLAN AHMED, MAHMUD, MUHAMMED, MUSTAFA S.A.V EFENDİMİZ, PAK EHLİ BEYTİ VE SAHABE’İ GÜZİN EFENDİLERİMİZ ÜZERİNE OLSUN.
VE YİNE O NUN YOLUNDA İZ VE İŞARETLERİYLE ÜMMETİ HAK YOLUNA TAŞIYAN EVLİYA VE ESFİYASINA SELAM İLE HİMMET VE NAZARLARINI TALEB EDERİZ. SAHİBUTTARİKAT SULTANIMIZ ŞEYH MUHAMMED NAZIM HAZRETLERİNİN YÜCE İHSAN VE İLHAMATIYLA BAŞLARIZ, MEDED YA SEYYİDİ, YA SULTANUL EVLİYA.
Alimi mutlak olan CENABI ALLAH DIR, bir kısım kullarına uyanıklık ve idrak ile ihsanda buyurur ve o, dilediğine ihsanını bağışlar, azaltır veya çoğaltır. Varlık o na aittir ve emanetini taşıyabilenler muhakkak mesud olanlardır.Duamız odur ki bizleri o mübarek ve kutlu kullarıyla beraber eylesin.
Bir sohbetimiz esnasında zuhur eden bir cümleye binaen kardeşlerimizin sualleri ve kalbimize verilen cevaplardan ibarettir, nefsimizin ve aklımızın payı, sadece çeşmeden akan suya çeşmenin dahli kadardır vesselam.
“SABIR, VAKTİ GÖZETMEKTİR”!
- Ya vakit nedir hocam..! Neden kimine su gibi akar da kimine geçmek bilmez?
- Ya da bazen akar da bazen geçmek bilmez?
“ Vakit takdir olunandır, vakit ALLAH ın takdirine verdiği mühlet dir”
-Peki, aynı zaman diliminde yaşayan, aynı gayeyi güden insanlara bu farklı muamelesi nedendir? Daha doğrusu böyle hissetmenizdeki kusurumuz ne olabilir?
“Kul’un rızası rabbinedir sorgulamak ne haddimize. Bizler var’larımızın farkına vardığımızda yok’larımızın aslında hiç bir şey olmadığını anlarız yeter ki Rabbimizden razı olalım.”
-efendim sizi keşfi kerameti açık bir insansınız benim vaktim ne zaman gelir, Allaha kavuşurum?
“Estağfurullah, bizim ne haddimize. Takdire rıza kulun kulluğunu izharıdır, varlık eziyet haline gelmişse bil ki nefsin razı olmayışındandır.”
-sorun benim nefiste mi?
-sabır vakti gözetmekse,,vakit kısa ya da uzun oluyorsa, bu fark sabırda mı gizli acaba ?
“ Sorun razı olmamak, şikâyet etmekse eğer ilk şikâyet eden iblis olmuştu ve insan varlıktan şikâyet ediyorsa kimin işini gördüğünü anlayabilmelidir.”
“ Kısa veya uzun olması değil,asıl önemli olan takdirin tecellisidir ve vakti tayin eden ALLAH c.c dır."
-içinde bulunduğumuz hale şükürler olsun o zaman.
“ ELHAMDULİLLAH, şüphesiz her halimize şükürler Hamd’ u senalar olsun.
Bizler her şeyde daha üstün, daha arzumuza uygunluk arıyoruz, hâlbuki her bulunulan yerin daha aşağısı da var ve hiç aklımıza getirmeyiz bunu.”
- Allah razı olsun, belki gereksiz bir düşüncedir ama razı gelmek nefse zor geliyorsa, razılığın saadeti kadar olmasa da, razı gelinip gelinmeyen mesele ne ise unutmaya çalışmak da nispeten güvenli bir yol mudur acaba?
“ Evet, söylediğiniz gibi en azından o meseleyi görmezden gelmek daha doğrudur.”
-Allah razı olsun hocam. Güzel cevaplar verdiniz. Zamanın ardışık olduğunu düşünürdüm, hadiselerin birbirlerini oluşturduğunu. Ancak, zamanın çok büyük bir şimdiki zamandan oluştuğu kanısı bir süredir ağır basmakta. Önemli bir görüşmeden önce tecrübeli bir büyüğüm 'hiç merak etme, yapılacak bir anlaşma varsa, aslında yapılmış bir anlaşma vardır, sadece bunu henüz biz bilmiyoruzdur' demişti. Vuku bulmuş hadiselere karşı teslimiyet gösterebiliyorum elhamdülillah. Ancak zamana karşı doğru tutumu gösterebilmek için meseleyi doğru kavramam lazım. Bu iki teoriden hangisi doğrudur, tasavvufi açıdan nasıl kavramalıyız.
“ Zaman ile vakıa yı birbiriyle kıyas yapmayı bırakınca aslında zamanın sadece tayin olunana taşıyan bir araç, vakıa nın ise takdir olunan olduğunu anlarız. Yasin suresi 37 den 44 e kadar okuyun mealen ve bakın cenabı hak ne diyor…
37.Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42. Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43.Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
44.Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
Anlamak isteyene bu AYETİ KERİMELER kafidir, anlamak istemeyenin kavgası ise kendi aklı ve nefsiyledir. Aşığa bir gül kafidir, hovardaya bir bahçe bülbül yetmez vesselam.
Ve minallahu Tevfik,
Kovulmuş olan şeytan ve şeytan gibi olanlardan, her türlü fitne ve fitnecilerden, nefsimizin ve hevamızın zulmünden ve iğva larından CENABI RABBUL ÂLEMİNE SIĞINIRIZ.
SELAM VE SELAT, ’’O’’ RAHMAN VE RAHİM OLAN MEVLAMIZIN PAK RESULÜ İKİ CİHAN GÜNEŞİ VE EFENDİSİ, İNSANLIĞIN İFTİHAR KAYNAĞI YARADILMIŞLARIN İLKİ VE SAHİBUL ŞEFAAT OLAN AHMED, MAHMUD, MUHAMMED, MUSTAFA S.A.V EFENDİMİZ, PAK EHLİ BEYTİ VE SAHABE’İ GÜZİN EFENDİLERİMİZ ÜZERİNE OLSUN.
VE YİNE O NUN YOLUNDA İZ VE İŞARETLERİYLE ÜMMETİ HAK YOLUNA TAŞIYAN EVLİYA VE ESFİYASINA SELAM İLE HİMMET VE NAZARLARINI TALEB EDERİZ. SAHİBUTTARİKAT SULTANIMIZ ŞEYH MUHAMMED NAZIM HAZRETLERİNİN YÜCE İHSAN VE İLHAMATIYLA BAŞLARIZ, MEDED YA SEYYİDİ, YA SULTANUL EVLİYA.
Alimi mutlak olan CENABI ALLAH DIR, bir kısım kullarına uyanıklık ve idrak ile ihsanda buyurur ve o, dilediğine ihsanını bağışlar, azaltır veya çoğaltır. Varlık o na aittir ve emanetini taşıyabilenler muhakkak mesud olanlardır.Duamız odur ki bizleri o mübarek ve kutlu kullarıyla beraber eylesin.
Bir sohbetimiz esnasında zuhur eden bir cümleye binaen kardeşlerimizin sualleri ve kalbimize verilen cevaplardan ibarettir, nefsimizin ve aklımızın payı, sadece çeşmeden akan suya çeşmenin dahli kadardır vesselam.
“SABIR, VAKTİ GÖZETMEKTİR”!
- Ya vakit nedir hocam..! Neden kimine su gibi akar da kimine geçmek bilmez?
- Ya da bazen akar da bazen geçmek bilmez?
“ Vakit takdir olunandır, vakit ALLAH ın takdirine verdiği mühlet dir”
-Peki, aynı zaman diliminde yaşayan, aynı gayeyi güden insanlara bu farklı muamelesi nedendir? Daha doğrusu böyle hissetmenizdeki kusurumuz ne olabilir?
“Kul’un rızası rabbinedir sorgulamak ne haddimize. Bizler var’larımızın farkına vardığımızda yok’larımızın aslında hiç bir şey olmadığını anlarız yeter ki Rabbimizden razı olalım.”
-efendim sizi keşfi kerameti açık bir insansınız benim vaktim ne zaman gelir, Allaha kavuşurum?
“Estağfurullah, bizim ne haddimize. Takdire rıza kulun kulluğunu izharıdır, varlık eziyet haline gelmişse bil ki nefsin razı olmayışındandır.”
-sorun benim nefiste mi?
-sabır vakti gözetmekse,,vakit kısa ya da uzun oluyorsa, bu fark sabırda mı gizli acaba ?
“ Sorun razı olmamak, şikâyet etmekse eğer ilk şikâyet eden iblis olmuştu ve insan varlıktan şikâyet ediyorsa kimin işini gördüğünü anlayabilmelidir.”
“ Kısa veya uzun olması değil,asıl önemli olan takdirin tecellisidir ve vakti tayin eden ALLAH c.c dır."
-içinde bulunduğumuz hale şükürler olsun o zaman.
“ ELHAMDULİLLAH, şüphesiz her halimize şükürler Hamd’ u senalar olsun.
Bizler her şeyde daha üstün, daha arzumuza uygunluk arıyoruz, hâlbuki her bulunulan yerin daha aşağısı da var ve hiç aklımıza getirmeyiz bunu.”
- Allah razı olsun, belki gereksiz bir düşüncedir ama razı gelmek nefse zor geliyorsa, razılığın saadeti kadar olmasa da, razı gelinip gelinmeyen mesele ne ise unutmaya çalışmak da nispeten güvenli bir yol mudur acaba?
“ Evet, söylediğiniz gibi en azından o meseleyi görmezden gelmek daha doğrudur.”
-Allah razı olsun hocam. Güzel cevaplar verdiniz. Zamanın ardışık olduğunu düşünürdüm, hadiselerin birbirlerini oluşturduğunu. Ancak, zamanın çok büyük bir şimdiki zamandan oluştuğu kanısı bir süredir ağır basmakta. Önemli bir görüşmeden önce tecrübeli bir büyüğüm 'hiç merak etme, yapılacak bir anlaşma varsa, aslında yapılmış bir anlaşma vardır, sadece bunu henüz biz bilmiyoruzdur' demişti. Vuku bulmuş hadiselere karşı teslimiyet gösterebiliyorum elhamdülillah. Ancak zamana karşı doğru tutumu gösterebilmek için meseleyi doğru kavramam lazım. Bu iki teoriden hangisi doğrudur, tasavvufi açıdan nasıl kavramalıyız.
“ Zaman ile vakıa yı birbiriyle kıyas yapmayı bırakınca aslında zamanın sadece tayin olunana taşıyan bir araç, vakıa nın ise takdir olunan olduğunu anlarız. Yasin suresi 37 den 44 e kadar okuyun mealen ve bakın cenabı hak ne diyor…
37.Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42. Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43.Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
44.Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
Anlamak isteyene bu AYETİ KERİMELER kafidir, anlamak istemeyenin kavgası ise kendi aklı ve nefsiyledir. Aşığa bir gül kafidir, hovardaya bir bahçe bülbül yetmez vesselam.
Ve minallahu Tevfik,
İslamboli
EY
BENLİK İDDİASIYLA ORTALIKTA GEZİNEN!
NE BİLİRSİN Kİ ! NEYİN İDDİASINDA OLASIN!
NE BİLİRSİN Kİ ! NEYİN İDDİASINDA OLASIN!
NEYİN
ŞAHİDİSİN Kİ KENDİNE ŞAHİTLER TUTARSIN!
GEL VAZGEÇ İDDİANDAN Kİ KARŞINA İDDİA EDİCİLER ÇIKMASIN!
HAKİKAT VE HİKMET SAHİPLERİNİN YANINDA İDDİA BOŞ HAYALDEN İBARETTİR. HER İDDİA İSBATA MUHTAÇTIR, BAK BAKALIM SEN NEYİ İSPAT EDEBİLİRSİN!
GEL VAZGEÇ İDDİANDAN Kİ KARŞINA İDDİA EDİCİLER ÇIKMASIN!
HAKİKAT VE HİKMET SAHİPLERİNİN YANINDA İDDİA BOŞ HAYALDEN İBARETTİR. HER İDDİA İSBATA MUHTAÇTIR, BAK BAKALIM SEN NEYİ İSPAT EDEBİLİRSİN!
İslamboli
İstanbul tarihin her döneminde önemli bir merkez
ve yol haritası
olmuştur.
Masonik şeytani yapılanmanın izlerini ararsanız
dikili taşları
takip ediniz !
Mehdi a.s ın kutsal emanetleri almak üzere İstanbula
geleceğini biliyorlar ve buna göre hazırladıkları bir planları var, hatırlarsanız yakın zamanda topkapı sarayında bir terör hadisesi
yaşandı ve ne hikmetse sebep ve sonuçları asla tartışılmaksızın olay
unutturluldu, buna benzer pek çok şey gerek gizli gerekse açık olarak
yaşanıyor.
Bir başka sebeb de Musa a.s ın Yuşa a.s ile çıktıkları Hızır
a.s ı bulma yolculuğunun haritası İstanbuldur.
Yani anlıyacağınız,
İstanbul hikmet ve hikmetli işlerle dolu bir şehirdir.
İslamboli
İslamboli
NAMAZ KİŞİYE MİRAÇ OLUR!
NAMAZ KİŞİYE MİRAÇ OLUR!
Meded sahiplerinden her an ve halimize yardımlarının bizlerin üzerine yetişmesini arzu ve ümid ederiz. Söylenecek söze destur ve izin isteriz ki bu yolun kılavuzları olan o şanlı büyükler bizim gibi zayıfların kusurlarına bakmasın ve himmetlerini yetiştirsinler inşallah.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,
Selam ve selat o yaradılmışların evveli ve resullerin
sonuncusu olan iki alemin sultanı üzerine ve o nun yolundan gidenler üzerine
olsun.
Cenabı Peygamberimizin(s.a.v) ümmetine namaz kılmak emrolduğunda, Cebrail (a.s) Peygamber efendimize namazın nasıl kılınacağını uygulamalı olarak gösterdi. Ve ümmeti Muhammed’e secde ve kıyamdan başka rükû emredildi.
Daha önceki ümmetlerin namazında rükû yok idi. Dolayısıyla namazın farz kılınmış olması İslam ümmetine sadece Peygamberimizle sınırlı değil, daha önceki peygamberler ve kavimlerine de farz kılınmıştı.
Orada, Miraç ta farz kılındı manası, Ümmeti Muhammed’e Miraçta farz kılındı. Peygamberimiz nübüvvetini izharından önce, ehli kitap olanlar yine secde ediyorlardı kendi itikâtlarınca. Hatta ayeti kerimede Cenabı Hak, Yahudilere ve hristiyanlara ibadeti telkin ettiğinde şöyle buyuruyor, diyor ki, “haydi sizde rükû edenler gibi rükû edin”.bakara suresi 43. ayette olduğu gibi.
Cenabı Peygamberimizin(s.a.v) ümmetine namaz kılmak emrolduğunda, Cebrail (a.s) Peygamber efendimize namazın nasıl kılınacağını uygulamalı olarak gösterdi. Ve ümmeti Muhammed’e secde ve kıyamdan başka rükû emredildi.
Daha önceki ümmetlerin namazında rükû yok idi. Dolayısıyla namazın farz kılınmış olması İslam ümmetine sadece Peygamberimizle sınırlı değil, daha önceki peygamberler ve kavimlerine de farz kılınmıştı.
Orada, Miraç ta farz kılındı manası, Ümmeti Muhammed’e Miraçta farz kılındı. Peygamberimiz nübüvvetini izharından önce, ehli kitap olanlar yine secde ediyorlardı kendi itikâtlarınca. Hatta ayeti kerimede Cenabı Hak, Yahudilere ve hristiyanlara ibadeti telkin ettiğinde şöyle buyuruyor, diyor ki, “haydi sizde rükû edenler gibi rükû edin”.bakara suresi 43. ayette olduğu gibi.
Buradan anladığımız şey, Yahudilerin kendi namazlarını kıldıklarında rükû etmeden kıldıkları. Yani kıyamda duruyorlar, ellerini açarak ayakta okuyorlar, sallanıyorlar bir şekilde belli bir yere gelince secdeye atıyorlar kendilerini. Onların secdesi de ya normal secde yada boylu boyunca uzanmak şeklinde idi.
Hıristiyanlarda da namaz var. Hıristiyanlığın asıl adı Hıristiyanlık değildir, Nasranîliktir, İseviliktir…
Nasranîlik ve İsevilik aynı şeydir. Hıristiyanlık sonradan uydurulmuş bir tarikat şeklini almış halidir İseviliğin. Ki Hıristiyanlık da tarihin akışı içerisinde çeşitli şekillerde tarikatlara bölünerek tahrifata uğramış, envai tür şekil almıştır.
İslam’ın namazı ise Cenabı Cebrail (a.s ), Hz. Muhammed s.a.v efendimize bizzat şeklini göstererek tarif ettiği namaz olduğu için zaten en kemal halini bulmuştur.
Cenabı Peygamberimiz (a.s), Miraçta namaz emrini aldıktan sonra yeryüzüne dönerken, Musa (a.s) ile mukabelesi vardır. İşte 70 vakittir. 20-10-5 vakite kadar düşmüştür, erbabı tasavvuf bir adım öteye götürür bazen derler ki, eğer Peygamber efendimiz buda çoktur deseydi belki bir vakte inecekti. Ama benim kavmim buna tahammül gösterir dedi. Şimdi bir takım alim çıkmış miracı kabul etmedikleri gibi bu namaz hususunda Resulullah s.a.v. efendimizin Musa a.s ile olan mukalemesini de reddediyorlar. Ya hu ALLAH c.c hayrınızı versin hayır ve güzel olanı hatta olmuş bitmiş olanı neden reddedersiniz, ne kazanacaksınız. ALLAH c.c ıslah eylesin.
Namaz onun için çok önemli!
Peygamber sözü düşmesin yere!
Benim kavmim dedi, benim ümmetim buna tahammül gösterir dedi.
Dolayısıyla, Şeyhim efendim,Nazım Kıbrisi Hz insanlığa, namaz kılmayanlara, nefsine güç yetiremiyenlere der ki, hiç değilse günde iki rekât olsun namaz kılın, secdesiz gününüz geçmesin!
Rabbin karşısına çıktığında neden
kılmadın deseler bir kere kılmıştım diyebilesin.
Namazdan kasıt ibadettir.
İbadetten kasıt kulluktur!
Dolayısıyla kişinin kıldığı namaz kulluğunu rabbine izharıdır. İfade ediş şeklidir. Ne kadar zevkle rabbin huzurunda olduğunu düşünerek kılınırsa namaz kişiye MİRAÇ olur!
Kişinin ruhani manada yükselmesinin en kolay yolu;
1-Kuran okumak!
2-Namaz kılmak!
3-Zikir!
dir..Ehli iman için, iman sahipleri için birinci emir, Zikirdir.
O halde siz beni zikredin ki bende sizi zikr edeyim, bana şükredin nankörlük etmeyin Diyor Cenabı Hak!
Allahın yarattığı kulu zikretmesi ne demek? Aman ya rabbi!
Nasıl bir zevktir ki bu, Allah (cc) kulunu zikreder. Bundan kaynaklanan bir zevki düşünün bakalım. Kul Allah c.c dediğinde! Kulum! Lebbeyk ya Abdi diyor! Allahu ekber! Lebbeyk ya Abdi (buyur ey kulum) diyor Cenabı Hak.
Bununla iman ederek yaşamayı becerebilen insanın dünyanın geri kalanıyla uğraşmasına gerek olmaz ki!
Semiallahü limen Hamideh, Allahümme Rabbena Lekel Hamd..
Beni işiten rabbime hamd ederim. Hamd ona mahsustur. Buna inanarak söylediğin zaman ayrı bir mana kazanır…
Ve minallahuttevfik,
ALLAH YA DAİM!
Salih İslamboli
Akıl doğruya mahkûmdur, bile bile doğruyu reddetmek aklın işi değildir, eğer bir insan böyle yapıyorsa bilinçaltında var olan kendi gerçeğini karşısındakini aldatmak amacıyla saklıyor demektir ki! Bunu alt etmek ancak daha kuvvetli bir aklın ve bilginin doğrusuyla ve ortaya koyduğu delillerle mümkün olabilir.
İslamboli
Ey mübarek ümmet,
Bizler,
bu topraklarda yaşayan onlarca millete mensup kendini Müslüman Türk olarak
kabul etmiş, şanlı ecdadımızın şanlı ve mübarek mirasını tarihin tozundan
silkeleyip, üzerine aldığı kutsal vazifeyi devam ettirmek üzere uyanan
şanlı Muhammed s.a.v. Ümmetiyiz.
şanlı Muhammed s.a.v. Ümmetiyiz.
Bizleri ne bir kavmin nede bir sınırın içerisine
sığdıramazsınız. Dünya geçmişte bizimle hayat buldu ve şimdi bizimle uyanıyor.
Ey mübarek ümmet, üzerine aldığın vazife sana tevdi edilen vazifedir ki sana
biçilen elbise tarih boyunca şehit kefeni olmuştur.
Döktüğün her damla kan
şehadet kadehine düşen
hayat ve cennet iksiridir.
hayat ve cennet iksiridir.
Yaklaşan zamanın sana
getireceği şey şüphesiz
Muhammed s.a.v ümmetinin zafer ve iktidarıdır,
sabır senin gıdan, gayret belindeki kemerin, tevazu ahlakın, cömertlik döktüğün kanın, uykun ise şehadettir.
Muhammed s.a.v ümmetinin zafer ve iktidarıdır,
sabır senin gıdan, gayret belindeki kemerin, tevazu ahlakın, cömertlik döktüğün kanın, uykun ise şehadettir.
Sen hangisisin ?
İslamboli
Cenabı RESUL MUHAMMED MUSTAFA S.A.V efendimizin taiften çıkarken RABBİMİZE iltica ettiği an duası,
“Ya Rabbi! Kimsesizliğimi, çaresizliğimi, insanların gözündeki değersiz
halimi sana şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi. Sen
zulme uğramış tüm mazlumların Rabbisin.
Sen Benim de Rabbimsin. Beni
kimlerin eline bırakıyorsun?
Bana kaba ve sert davranan yabancılara mı?
Yoksa Bana galip ...gelme
gücünü verdiğin bir düşmana mı?
Eğer Sen Bana dargın değilsen,
başıma
gelen eziyet ve işkencelere aldırmam.
Fakat Senden gelecek bir himaye ve
koruma çok daha hoştur.
Senin üzerime gazab indirmenden yahut gazabının
üzerimde yerleşmesinden, karanlıkları aydınlatan, dünya ve âhiret
işlerini düzene koyan Zâtının nuruna sığınırım!
Her şey Senin rızan
içindir ve bütün güç, kuvvet Sende, Senin Elindedir!”
GÖNÜL AYNASINI EN ÇABUK KARARTAN ŞEY YALANCILIKTIR, SONRA İFTİRA, DEDİKODU, HASET, KİN BUĞZ GİBİ KÖTÜ HASLETLERDİR Kİ BUNLAR ŞEYTANIN İNSANLARA ÖĞÜTLEMELERİDİR.
KİM
Kİ BUNLARDAN BİRİYLE YAŞAR BİLSİN Kİ GÖNÜL AYNASI KİRLİDİR, KARARMIŞTIR.
GÖNÜL
AYNASINDA TEMİZLİK OLMADIKÇA HİKMETE AİT BİRŞEYİ ANLAMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
İslamboli
Dinlemesi
bile alırken aklını başından, ya anlatması nasıldır bir düşünsene! sorma, sorma aşk nedir diye, aşk yokluktur O nun
varının içinde!
Vazgeçmektir
kendim dediğin herşeyden, aşk O olmaktır
aşk dediğin şey, kaybolmaktır!
aşk dediğin şey, kaybolmaktır!
Gitti
mi, yanmaktır aşk, sonrasında yanmaya aşık olmaktır.
Geldi mi, kanmaktır doyuncaya, sonrası asla doyamamaktır!
Geldi mi, kanmaktır doyuncaya, sonrası asla doyamamaktır!
İslamboli
İnandık
dedikleri kadar inandıklarına sahip çıksalar bile yeterdi cehennem ateşini
söndürmeye, inandık derler ama acabaları veya aman canımları bırakmaz
yakalarını bir türlü
.
Halbuki yaradanımızın bizden istediği sadece, inandığımız
gibi yaşamamız, inandık dediğimiz kadar bizim olana sahip çıkabilmemiz.
Yazık !
Çok yazık ki ölüm ve sonrasının gerçekliğini de unutturuyor şu anlık talepler
ve aşağılanmalar.
Zannetmeyiniz Allah'ın emrine aykırı bir iş yaptığınızda diğer
insanlar tarafından alkışlanıyorsunuz, hayır asla !!
Sahnedeki artist'in
alkışlanma sebebinin gerçeği oynadığı rolü seyirciye ne kadar
hissettirebildiğiyle alakalı.
Düşünsenize, seyrettiğiniz sahnenin memnuniyetini
başka nasıl ifade edebilirsiniz ki?
Peki ya bu dünya sahnesinde oynanan oyunun
memnuniyeti veya memnuniyetsizliğini nasıl değerlendireceksiniz.?
Ahiret hayatı
bizi bekliyor unutmayın, ve orda ne kulis, ne perde arası var, bilet yansın
sıkıldım çıkayım diyecek halimizde yok.!
İslamboli
İhtiyaç
anında herkesi yanında görmek isteyen, ihtiyacı bitince kendini dünyaya sultan
zanneder.
Nankörlük en çok insana yakışan bir hususiyettir, neden derseniz
hayvanın nankör olması söz konusu olamaz çünki o tabiyatının gereğini
yapmaktadır.
Ya insan denilen mahluk ! İşte nankörlük onda bir anlam
kazanır....
Nankörlüğünü ve sebeblerini bilse dahi nefsinin ve şeytanının zulüm
ve aldatmacasından kendini kurtaramadığı için,ve birde kibir ve isyan duyguları
harekete geçtiği için, nankörleşmeye başlar.
Önce kendini inandırır yaptığının
doğru olduğuna ve bunu yaparkende muhatabında kusurlar aramaya başlar.
Kendince
doğrular elde eder ve bütün bunları doğrulatabilmek içinde dedikoduya
başlar, etrafındaki müşterek dost veya dost görünenlerle paylaştıkça kendine olan
güveni güya sağlamlaşır ve işte sonun başlangıcıdır bu.!
İslamboli
CEHALET BULAŞICI HASTALIKTIR!
CEHALET
BULAŞICI HASTALIKTIR, İNSANLAR CAHİLLİKLERİNİ MARİFET ZANNETMEYE DEVAM ETTİKÇE
SESLERİ DAHA GÜR ÇIKAR.
UYANMA DEVRİ BAŞLAMIŞTIR VE TOPLUMDA YERLEŞTİRİLMEYE
ÇALIŞILAN CEHALET SEVGİSİ YERİNİ BİLGİ VE BELGEYE BIRAKMAKTADIR.
ŞEYTANİ VE
NEFSİ DOGMALAR, İDEOLOJİLER, AKILLARDA YER BULAMADIĞI İÇİN YIKILMAKTADIR.
ŞU AN
YERYÜZÜNDE, SEMAVİ OLAN BİLGİLERİN DOĞRULUĞU VE YAŞANABİLİR HAKİKATİ HER AKİL
KİŞİYİ CEZBETMEKTEDİR.
İNSAN AKLI VE YARADILIŞ TABİYATI İSLAMIN İNSANLIK
ÂLEMİNE SUNDUĞU ŞAHSİYYETİ VE HAYAT NİZAMINI KABULE MAHKÛMDUR.
MATERYALİST
DÜŞÜNCE, İNSANLIĞIN AKLİ YAPISINDAN ÇIKMAMIŞ BİLAKİS ŞEYTANİ İSYANIN DOGMASI
OLARAK İNSANLIĞA EMPOZE EDİLMEYE ÇALIŞILAN BİR GÜDÜK FİKİR OLARAK ÇÖKMÜŞTÜR.
NE
MUTLU KENDİNİ YARATAN ALLAH'A İTAATLE ÖMRÜNÜ GEÇİRİP İLAHİ EMRE BOYUN EĞENLERE.
İslamboli
İyi de senin derdin ne?
Sen
gericisin ! neden ? çünki kıyafetin benim gibi değil!
Sen
yobazsın! neden ? çünki sakalın var, üstelik uzun!
Sen
irticacısın ! neden ? çünki dini inancın ve hislerin yoğun!
Sen adam
olmazsın ! neden ? çünki benim gibi düşünmüyorsun!
Sen bu
ülkeye yakışmıyorsun ! neden ? çünki ben böyle istiyorum!
Sen,
sen, sen, sen, sen yok musun sen ?
Varım, üstelik senden fazla varım, üstelik
senden çok seviyorum bu ülke ve insanlarını, üstelik senden daha fedakarım
gerektiğinde, üstelik seni bile kabul edecek kadar geniş bir yüreğim var,
üstelik ben sana sen demiyorum, biz diyorum, milletim
diyorum, dostum, komşum, arkadaşım, yada her nasıl olursa olsun olur diyorum.!
İslamboli
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)